Gazeteci büyüğümüz Mete Akyol’a, Metin Göktepe Gazetecilik Ödülleri Jürisi tarafından Silivri’de Umut Nöbeti’ni başlatması nedeniyle “Özel Ödül” verildi. Mete Akyol’un bir gazetede yayınlanan ilk haberi 1953 tarihli olduğunu düşününce geçtiği baskı dönemlerini kolayca anlamak mümkün.
Demokrat Parti ile ülke “demokrasiye geçti” diye sevinirken ağır bir baskı başlamış, gazetecilerin bir ayağı hapiste olur hale gelmişti. En çok gazetecinin hapsedildiği Ulucanlar Cezaevinin adı “Ankara Hilton” olarak anılmaya başlamıştı.
Hepsini sıralamayayım, yıl 2016 Türkiye’nin nabız atışları cezaevleriyle adliyeler arasında atıyor.
Umut Nöbeti özel ödül aldı ama, ülkenin üzerine çöken karabasan devam ediyor. Sadece “Barış İstiyoruz” dedikleri için Üniversitelerin değerli akademisyenleri haklarında davalar açıldı. Okullarından atıldılar. Yetmedi. İçlerinden üç kişiyi Esra Mungan, Kıvanç Ersoy, Muzaffer Kaya’yı hapse attılar. O de kesmedi, hücreye konuldular.
Şimdi onlar için cezaevi önünde “Barış Nöbeti” başladı.
Bir başkası da iki aydır süren Diyarbakır’daki “Haber Nöbeti”… Genç gazetecilerin başlattıkları nöbet, bölgede gazetecilik koşullarının ortan kaldırılması için devletin bütün ağırlığıyla meslektaşlarımızın üzerine çökmesine karşın, dayanışma duygusunu yaşatıyor. Kürt gazetecilerin yalnız olmadıklarını hissettirebilmek…
Ülkenin yoğun gündemi bu tarihi dayanışmayı yeterince bilinip öğrenilmesine engel oldu. Ama bu önemli değil. Habere ulaşmanın tıkalı kanalları açılsın, yeter!
29 Mart 2016 Salı (yarın) günü genç gazeteci Beritan Canözer’in Diyarbakır’da duruşması var. Beritan JİNHA Haber Ajansının muhabiri. Beritan haber yaparken “heyecanlı tavırları” nedeniyle gözaltına alındı, sonra da tutuklandı. Beritan da Metin Göktepe Jürisi tarafından “Özel Ödül”e layık görüldü.
Salı günü onun duruşmasında “gazeteci dayanışması” olacak.
AKP’nin bugün ülkeyi getirdiği nokta tam anlamıyla bir faciaya denk düşüyor:
-Adeta demokrasinin bahçesinde nükleer santralı patladı!..
Herkes tehlike altında… Buna AKPliler de dahil. Sadece partiden ve hükümetten dışlananlar konuşabiliyorlar:
-Yanlış yoldayız!
Direksiyondayken bir kenara çekip –mesela Gerede’de- hal ve gidiş kontrolü yapsaydınız, daha anlamlı olmaz mıydı?
Şimdi onları da kurtaracak olanları yine ülkenin her baskı döneminde kendilerini öne atan solcular, aydınlar, demokratların otoriterliğe karşı dik duruşları ve direnişleri… Silivri’den Diyarbakır’a uzanan dayanışma hareketleri sadece içerde olanları kapsamıyor. Rejim için de umut olmaya devam ediyor. Fiili olarak onların adları var:
-Demokrasi nöbetleri!