Eski AKP başkanı ve eski başbakan Recep T. Erdoğan Ankara’nın Beştepe mevkiine yaptırdığı 1150 odalı mütevazı konutunda, düzensiz aralıklarla
Muhtarları topluyor. Binanın içindeki mütevazı toplantı salonunda muhtarlar koltuklara gömülüyorlar. Kendisi de sahnedeki yerini alıyor.
Devamlı olarak konuşuyor!
Ne söylediğinin önemi yok.
Önemli olan onun konuşması. Zaten ne derse desin, iktidarın çanak bölgesine konuşlanmış medya tarafından birinci haber halinde takdim ediliyor.
İktidarın çanak bölgesinde bulunmak için yaptığı bütün atakları geri çevrildikten sonra artık iktidardan umudunu kesmiş merkez medya da ötekilerden geri kalmamak adına birinci sayfa veya ilk sıralı haberi yapıyorlar.
İktidarın tam karşısındaki gazeteler ve televizyonlar ise konuşmanın içeriğiyle ilgili radyasyon dozu tehlikeli cümleleri bulup çıkartıyor. Bunları yayınladıkları zaman da kendilerine aç gözlü tazminat davaları açılıyor.
Memleket böylece uyum içinde yuvarlanıp gidiyor.
Nereye mi?
Onu şimdilik hiç kimse biliyor!
Ama bu gidişin sürati konusunda kimsenin kuşkusu yok.
Her şey zat-ı muhteremin Ağustos ayındaki yarım zaferiyle başladı. Ülkeyi tam ortasından ikiye ayıran bir seçimden sonra Beştepe’ye konuşlandı.
Baktı ki orada öylece oturmakla Türkiye, yeni Türkiye olma yolundan sapacak. O zaman biraz duruma vaziyet edeyim dedi.
Muhtarları çağırdı. Geldiler. Bu da gösterdi ki, itibarlı bir yerde bulunuyor. Zaten itibardan da tasarruf edilmez. Saçma sapan bir metin olma yolunda ilerliyor kelimelerim. Ne yapabilirim, ben de uyum sağlamaya çalışıyorum bu yazının konusu ile… Gerçeklerin üzerinden 110 metre koşucusu atletler gibi atlıyoruz. Fantastik bir ülkenin renkli ortamında şaşkınlıklar içinde yuvarlanıyoruz.
Recep T Erdoğan iki şeyi çok güzel yapıyor:
1)Muhtarla iyi bir ilişki kurdu, tek taraflı olarak başarılı bir yol izliyor.
2)Devamlı olarak “Hakaret Davaları” açıyor! Bunu da çok başarılı yapıyor. Hakaretleri kendisi ediyor, davaları karşısındakilere açıyor.
Müthiş bir siyasi portre oluşturuyor.
İlhan Selçuk demişti ki:
-Her insan hayattayken kendi heykelini yontar!
Erdoğan’ın kendi üzerine yaptığı keski-çekiç darbeleriyle nasıl bir heykel ortaya çıkacağını merak edenler için, Ankara belediye başkanı bir ön fikir verdi. Bir heykel dikti!
Şimdi yazının başına dönüyorum. Mustafa Nihat Özön Osmanlıca Türkçe Sözlüğün 556. sayfasında “muhtar” kelimesinin karşısına şöyle yazmış:
Muhtar: İstediği gibi davranabilen. İdaresi kendinde olan.
O zaman herkes yaşadığımız ülkenin gerçeğini kabul etmelidir:
-Beştepe Muhtar Cumhuriyeti!
İstanbul’da Cumartesi
İstanbul’da oturup bu kentten yazı yazarak bütün Türkiye’ye seslendiğini sanan gazeteciler sıklıkla “aman bunu kaçırmayın” diye uyarılarda bulunurlar. Bazıları ise daha yüksekten uçarak farklı öneriler de yaparlar:
-New York’a gelince buraya mutlaka uğrayın!!!
Ben öyle şeylerden kaçınmaya dikkat ederim. Ama bu cumartesi İstanbul’da öyle etkinlikler var ki, birkaç kişi ile paylaşmasam eksiklik hissedeceğim.
Mesleğinin yüz akı ismi Avukat Gülçin Çaylığil için Cezayir Apartmanı Hayriye Caddesi no:12’de kapsamlı bir anma programı var.
Bilgesu Erenus, Metin Tapkı, Ali Erenus, Tiyatro Simurg, Avukat Yol Arkadaşları ve martılar… Toplantı saati 13.00-16.00 giriş serbest.
***
Bir başka toplantı ise saat: 15.00’de İstanbul Özgür Üniversite’de…
Mehmet Polatel’in sunumu yakın tarihimizin kanayan yarası üzerine:
“Ermeni Soykırımı ve Şiddet Pratikleri.”
Kumbaracı Yokuşu no: 57/3 adreste bulunan Özgür Üniversitenin toplantısı da ücretsiz izlenebiliyor. Yer sorunu yaşamamak için erken gidilmesi önerilir.