Türkiye’nin bugün içinde bulunduğu durum, koyu bir karanlığa doğru “mecburi yok” levhası gibi dikiliyor. Sadece iktidar değil, adına muhalefet denilen yapılar da aynı çaba içindeler.
İktidarı ve muhalefeti el birliğiyle parlamentonun feshi niteliğinde kararları alabiliyorlar. Zaten uzun zamandan beri ülke kanunlarla değil yönetmeliklere göre idare ediliyor.
Bu durum emek-insan-insanlık cephesinin dışında gelişiyor.
O zaman soru şu:
-Ne yapmalı?
***
Şimdiye kadar yapılanların dışında bir şeyler? Ama ne?
“Artık vakit bugüne kadar bellediğimiz bütün eski yolları terk etme vaktidir!”
Bu alıntı Fikret Başkaya’nın “umut dolu” yeni mücadele kitabı “Başka Bir Uygarlık İçin Manifesto” adlı kitabından yapıldı.
Tıpkı aşağıdaki alıntılar gibi…
“Kapitalist üretim tarzının-kapitalist modernitenin artık ‘Büyük İnsanlığa’ teklif edebileceği bir şey yok.Hiç bir sorunu çözme yeteneği yok. Ama sorunları azdırma, şeyleri çığırından çıkartma potansiyeli çok büyük!”
***
“Eğer ekonomik büyüme sorunları çözüyor olsaydı, onca büyümeden sonra bugünkü sefil durum şu yıkım tablosu ortaya çıkar mıydı?”
Bu çelişik durum, hastalığın tedavisi sayılan ilacın, hastalığın nedeni haline gelmesi sonucudur.”
***
“Bilimsel ve teknolojik gelişme kâr etmenin, sermaye büyültmenin, mülksüzleştirmenin ve yıkımın hizmetinde… Sermayenin büyümesi bir dizi kötülüğün ve olumsuzluğun büyümesi anlamına geliyor.”
“Dolayısıyla; sermaye için iyi olan herkes için iyi değildir!”
***
“Artık genel bir sürdürülemezlik durumu ortaya çıkmış bulunuyor. Tam bir sömürü yağma, talan ve yıkım demek olan kapitalist sistem her ileri aşamada çözdüğünden daha fazla sorun ortaya çıkarıyor. Doğası gereği ‘Yaratıcı Yıkıcılık’ demek olan kapitalizmde yıkıcılık çoktan yaratıcılığın önüne geçmiş bulunuyor.”
“Tabii ‘iyi şeyler’ de olmuyor değil! Dünya milyarderlerinin serveti 2015 itibariyle 7 trilyon doları aşmış durumda. Görünen o ki, kriz durgunluk gibi şeyler milyarderlerin semtine uğramıyor!”
***
“Başarılı demokrasi denilip geçen not alan 26 ülkenin nüfusu dünya nüfusunun sadece yüzde 12’sine tekabül ediyor. Lakin dünya zenginliğinin yüzde 65’ine el koyuyorlar. Kişi başına düşmeyen ortalama gelir 43 bin dolar. Afrika’da ise kişi başına düşmeyen gelir 743 dolar!”
***
Başkaya Manifesto’da radikal bir öneride bulunuyor:
“Artık amaç sistemi değil uygarlığı değiştirmek olmalıdır!”
Yaşam pratiğinde ise şu saptamaları yapıyor:
“Şimdilerde ‘sosyal hareketler’ sahnenin önemli aktörü. Fakat savunmada kaldıkları sürece başarılı olmaları mümkün değil. Daha çok neo-liberalizmin aşırılıklarını sorun ediyorlar. Kapitalizm yeteri kadar hedef alınmıyor! Ayrıca birbirlerinden kopuklar. Ortak bir proje ve paradigmaya sahip değiller. Ancak bu hareketler, yaşamı, yaşam hakkını savunuyorlar. Bu çok önemli! Geleneksel işçi muhalefetinden farklılık arz ediyorlar. Zira işçi örgütleri daha ziyade sömürüyü sınırlamayı amaçlıyorlardı. Sosyal hareketler toplumsal yaşamın tüm veçhelerini kapsıyor ki, bu önemli bir yenilik ve avantaj. Başarı için önemli bir imkân sunuyor!”
***
“Kapitalizmin üstesinden gelebilmek için yeni bir kolektif bilincin ve tabii kolektif politik öznenin yaratılmasına bağlı… Sol muhalefetin kendini yenilemesine bürokratik olmayan, dikel değil yatay ilişkiler üzerine oturan, demokrasiyi kendi bünyesinde yaşatabilen, yeni örgüt modeli veya modelleri keşfedilmesine ve hayata geçirilmesine bağlı!”
***
“Öyle ki toplumu ilgilendiren her konuda ve her şeye dair herkesin bir dahli olsun, hiç kimse dışlanmasın… Ancak o zaman politika yapmanın bir anlamı ve değeri, demokrasi talebinin bir değeri olabilir!
Fikret Başkaya’nın Başka Bir Uygarlık İçin Manifesto’su (Yordam Kitap) Nasıl Üretmeli, Nasıl Tüketmeli, Nasıl Yaşamalı sorularına da cevaplar arayıp önerilerde bulunuyor. Sanki içine doğru sürüklendiğimiz gerici karanlık rejimin önüne dikilecek bir fener ışığı gibi yön gösteriyor.
Devrimcilerin “tarihsel iyimserliği” için güçlü ve haklı veriler sunuyor!