Sevag için utanç içindeyiz!

Ermeni vatandaşımız Sevag Balıkçı “vatani görevi” sırasında Batman’ın kozluk ilçesinde Gümüşgörü Jandarma Karakolunda 24 Nisan 2011 günü öldürüldü. Resmi açıklama ilk günlerde “yakın arkadaşı tarafından kaza ile” diye açıklandı.

Balıkçı ailesi buna itibar etti. Resmi açıklamaya inandılar. Belki de inanmak zorundaydılar. Çünkü Türkiye’de yaşıyorlardı. Gidecek başka yerleri yoktu! Bu yüzden onun tabutuna sarılan Türk bayrağını sarıp sarmaladılar

Türkiye’de Ermeni olmak hiç de kolay değildi.

Ama sonrasın da ortaya çıkan sorun işaretleri büyüdü. Sevag “yakın arkadaşı” Kıvanç Ağaoğlu’nun tüfeğinden çıkar mermi ile kaza ile (!) vurulup ölmüştü?!!

Bütün dünyada Ermenilerin “Büyük Felaket” diye andıkları 24 Nisan günü vurulmuştu Sevag!

Nasıl bu kadar saf olabiliriz? Tesadüflerin fazlalığı kafa karışıklığı yaratıyordu. Nitekim sonrasında meydana gelen gelişmeler soru işaretlerinin çengelini büyüktü. Olay hiç de kazaya benzemiyordu.

Sevag’ın annesi Ani ve ablası Lerna Balıkçı geçen yıl İMC-TV’de konuğumuz olmuşlardı. Ani Balıkçı evladının ölüm haberini nasıl öğrendiğini şöyle anlatmıştı:

-Oğlum için ilk önce telefon haberi aldık. İnternete bakın diyorlardı. Baktık, gördük ama inanmadık!

Sonra subaylar gelmiş ve gerçeği aktarmışlardı.

Önce kabullenmek, sonra da durum düşünmek… Bunu aile değil, kendilerine soru yönelten gazeteciler altını çizmişlerdi:

-24 Nisan olması size bir şey ifade etmiyor mu?

Ani Balıkçı bir öğretmendi. Onun için 24 Nisan, sadece paskalya ve 23 Nisan sonrasının tatil gününü ifade ediyordu:

-Ben 23 Nisan’da öğrencilerimle ne gibi temsiller yaparız onu düşünürüm. Sonra da ertesi gün tatil olduğunu…

İşte bu kadar saf bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıydılar. Ta ki oğullarının “kaza” ile öldürülmesine kadar…

Aile ilk şoku atlattıktan sonra oğullarıyla ilgili bilgi toplamaya başladılar. O zaman öğrendiler ki, Sevag’ı “kaza ile” vuran Kıvanç Ağaoğlu “yakın arkadaş” falan değildi! Olaydan bir buçuk ay önce Sevag’ın üst ranza arkadaşı olarak gönderilmişti! Sevag da onunla zorunluluk dışında hiçbir yakınlık kurmamıştı. Hatta uzak durmaya çalışıyordu. Çünkü çok yakında teskere alacaktı. Kaza (!) ile vurulduğunda terhisine sadece 20 gün kalmıştı.

Sevag’ın öldürülmesi için ilk soruşturma “kaza” denilerek kapatılmıştı. Sonradan açılan dava kazanın kaza olduğu konusunda şüpheler uyandırmıştı. Dava 26 Mart 2013 günü sonuçlandırıldı. Tutuksuz yargılanan katil zanlısı Kıvanç Ağaoğlu 4.5 yıl hapis cezası aldı. Diğed tutuksuz sanık astsubay Sadrettin Ersöz de görevi ihmalden 5 ay hapis cezası verildi.

Bu karar Türkiye’de Ermeni öldürmenin son derece “basit bir eylem” olduğu dosta düşmana ilan edildi. Bu yüzden diyoruz ki:

-Sevag için hepimiz utanç içindeyiz!

 

PRESTE KAFA EZMEK

Adana’da İlköğretim 7. Sınıf öğrencisi Ahmet Yıldız, ailesinden habersiz aldığı cep telefonunun bedelini ödemek için hayatını verdi. 14 Mart 2013 günü Koç Plastik fabrikasında presin altından numuneleri almak için eğildiğinde, ağır metal tabakalar çocuk işçinin kafasına iniverdi. Henüz ölmemişti! Hemen hastaneye götürdüler.

-Ne oldu bu çocuğa?

-Bir araba çarptı ve kaçtı!

Yalana bak!

Doktorlar iki taraflı ezilmenin “normal olmadığını” görüp polise haber verdiler. Sonunda gerçek oltaya çıktı. Fabrikanın sahibi Mustafa Yıldız diyor ki:

İyi niyetimizin kurbanı olduk!

Nasıl bir iyi niyet bu?

Yalan üzerine inşa edilen bir senaryo… Allahtan Türkiye’de adalet sistemi var!!!

Savcı ölüm olayını inceledikten sonra işyeri patron için sadece 6 yıl hapis istemli dava açtı.

Türkiye büyük bir “gelişme hamlesi” içinde olduğundan ölenler öldükleriyle kalıyorlar. Türkiye’de iş kazansında 2011’de 1700 işçi öldü!

Bu iyi bir veri… Çünkü 2011’de tam 76 bin 668 iş kazası yaşandı. Devlet ne yaptı? Sendikaların kapılarını kırarak aramalar yaptı!

Pres altında kalarak ölümün cezası sadece 6 yıl hapis… O da en ağırından..!

BAHÇELİ DUBLEKS

Milliyetçi Hareket Partisi genel başkanı Devlet Bahçeli geçtiğimiz hafta sonu Bursa’da bir miting yaptı. Mitinge katılanlar demokrasi tarihiniz açısından iftihar etmeyeceğimiz bir slogan attılar:

-Öl de ölelim, vur de vuralım!

Parlamentoda bulunan siyasi bir partinin lideri olarak Devlet Bahçeli “yok öyle şeyler ayıptır” demedi:

-Onun da zamanı gelecek! dedi.

Kimi öldüreceksiniz?

Ne zaman öldüreceksiniz?

Niye öldüreceksiniz?

Bunların hepsinden daha önemlisi var:

-Öldürmeye doymadınız mı?

Bu “öldürmeyi” normal sayan muhalefete bakınca durup düşünüyorsunuz:

-AKP’nin iktidarda kalması için bir şey yapmasına gerek var mı?

 

 

 

Posted in Köşe Yazıları.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir