Belediye Başkanı Muharrem Ergül döneminde yaptığımız Beykoz Sözlü Tarih kitaplarından ilkini (Yüzyıllık Beykoz Hikayeleri) Polonezköy’de eski bir köy evinde yazmıştım.
Öğlenleri yemek için dışarı çıkıyor, sonra tekrar eve kapanıyordum. Bir öğle yemeğinde Karçma-Kriha restoranın şef garsonu Asım Çatı, yeni gelen müşterilerin masasına gitti:
-Buyurun efendim, size ne ikram edelim?
Boynu altın zincirli iri göbekli müşteri etrafa bakarak “burada” dedi:
-Arsaların metrekaresi kaça?
-Çok pahalı efendim, Nişantaşı gibi düşünün…
Bu yanıttın hoşlanmayan “müşteri” bu sefer mülkiyet ilişkisine girdi:
-Burası kimin?
-Daniel Ohotski’nin…
-Nereli?
-Polonyalı!
Müşteri “vay be, Polonya’dan kalk gel, bu güzelim yeri al” dedi ve ekledi:
-Ne zaman gelmiş Polonya’dan?
-1842’de efendim!
Karnı aç, gözü daha aç ve derinlemesine cahil olan müşterinin kafası alabildiğine karışmıştı:
-Sen bize ızgara bir şeyler getir diyerek Asım’ı savuşturdu.
Şimdi bunları niye yazdım değil mi?
Bu derin cahil kişilik aradan geçen yıllarda boş durmamış, çalışmış didinmiş ve Milliyet’ten Arif Balkan’ın haberine manşet olmuş:
“Polonezköy İçin Kritik 10 Gün.”
Haber şöyle devam ediyor: Polonezköy’ü yapılaşmaya açacak olan imar planına itiraz etmeye hazırlanan Şehir Plancıları ve Çevre Mühendisleri Odası ile köy muhtarlığı “Yeşili Betonlaştırmayacağız” dediler.
Adam gelip yemek yiyeceğine köyü yemek isteyince işte böyle oluyor!
Neyse ki TMMOB var! Her itirazı bir köy, bir, kent yaşam alanı, bir tarih için alarm sireni olarak uyandırıyor bizleri!..
-Polonezköy’ü size yedirtmeyeceğiz!