Gitti gidiyor…

2014’te siyasetin yolu

 

Açık olarak görünen bir şey var ki, onu kimse inkâr edemiyor:

-Bu son darbe(!) kibirli AKP elitlerini ağır biçimde yaraladı!

Sözünü ettiğim darbe elbette yandaşların çığlık çığlığa dile getirdikleri “darbe” değil. Skandal boyutları her an biraz daha genişleyen 17 Aralık’ta başlatılan yolsuzluk-rüşvet skandalı!

Ustaları ne derse desin, müşteriler artık yemiyorlar. İstanbul Küçükbakkalköy’de Zübeyde Hanım Öğretmenevi var. Başbakan Başdanışmanı Yiğit Bulut burada taban toplantıları yapıyor AKP üyeleriyle… Son toplantıdan yeni çıkmış, bir emlak alım satım elemanı olan Mehmet ile komşu dükkanda çay içiyorduk. Biraz hal hatırdan sonra Mehmet’e sorduk:

-İnsanlar ne düşünüyorlar?

-Valla bu sefer herkesin yüzü düşmüştü!

-Peki, inanıyorlar mı?

-Biraz götürmüşler diyorlar!

Yiğit Bulut’un üçüncü toplantısıymış. Ama hiç kimse ona inanmıyormuş. Hatta Tayyip Erdoğan hatırına onu dinleyenler bile “her seferinde Başbakan diye geliyoruz, valla bir daha bu herifi dinlemeyeceğim, çekip gideceğim” diyorlarmış.

Bir parti iktidara gelirken belli işaretler olduğu gibi giderken de ortak işaretleri vardır. Yükselen partinin çevresinde halkalanan destekçi-dost halkasının renk yelpazesi genişler. Gidişte ise sessizce kaçanlarla birlikte patırtı gürültü çıkararak evden ayrılanların sesleri yankılanır.

Bakın şimdi olanlara…

Tayyip Erdoğan’ın imar hamlesindeki sağ kolu olan eski TOKİ Başkanı ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın istifa şekli başlı başına bir dağılmanın işaretidir. Küçük Erdoğan, büyük Erdoğan’a dedi ki:

-Beraber yürüdük yollarda, beraber istifa edeceğiz yolsuzluklarda!

Tayyip Erdoğan İstanbul Belediye Başkanı olduğunda artık eskisi gibi avantaların olmayacağını anlatırken, sadece İstanbulluların bilip anlayacağı bir dil kullanmıştı:

-Artık yok öyle 25’e simit!..

İstanbul simidi en ucuz karın doyurucu idi eskiden. 25 kuruşa alınıp yenilebiliyordu. Bir şeyin gerçek bedelini ödemeden alıp gitmek isteyenlere de böyle denilirdi: Artık yok öyle 25’e simit. Yani bizi tavlaman o kadar kolay değil!

Erdoğan son skandalda “temiz” tahtına çıkabilir miydi? Ama böyle bir düşüncesi olduğu belli oldu:

-Kötüleri aramızdan attık! dedi.

Erdoğan Bayraktar oyunu bozdu. Tayyip Erdoğan’ın eskiden kullandığı sözü hatırlattı: Yok öyle 25’e simit!

İstanbul’un kahvelerinde oturup siyaseti sessizce izleyen isimsiz bilgeler vardır. Az konuşurlar. Bıyık altından gülüp, acı tebessüm ederler. Tayyip Bey’in yakınlarından biri Kasımpaşa’ya gitsin. Bilgelerin saptadığı gerçekleri görecektir:

-Gitti gidiyor!..

 

 

 

Siyasette gelme-gitme kriterleri

Dış güçlerimiz!

Başbakan Tayyip Erdoğan ve yakın çevresi devamlı surette şu görüşü dile getiriyorlar:

-Dış güçler bizi bu hale getiriyorlar…

İşi ABD’ye AB’ye ve İsrail’e kadar getirdiler.

Olabilir mi?

Neden olmasın?

Tayyip Erdoğan nasıl gelmişti ona bakalım. Partisi 2002 Genel Seçimlerini kazanmış, ama lideri TBMM dışında kalmıştı. Yani gövdesi acayip derecede güçlü ama kafası olmayan bir yaratık gibiydi…

Batılılar (AB ve ABD) anında bu garabeti düzelttiler. Erdoğan’ı davet ettiler, Paris’te Jacques Chirac, Londra’da Tony Blair ve Washington’da George W Bush onu Başkanlık Saraylarının kapılarda karşıladılar.

Seçimden önce “Türkiye’nin yönetimi İstanbul belediye reisine kalmamıştır” diyenler dillerini yuttular. Yabancı güçler “Türkiye’nin yönetimi Tayyip Erdoğan’a kalmıştır” mesajını açık olarak verdiler.

Siirt’te seçimlerin yenilenmesi kararı alındı, CHP Başkanı Deniz Baykal “elbette okeydir” dedi. Tayyip Erdoğan TBMM girdi. Baykal’ı suçlayanlar asıl gerçeği görmezden geliyorlardı: Yabancı güçler (Batı) Erdoğan’ı istiyorlardı!

Süleyman Demirel’in sıklıkla dile getirdiği bir kural vardır:

-Siyasette nasıl gelirsen öyle gidersin!

 

2013’ün son günleri doğum sancısı gibi kabul edilirse,

Gelecek yıl için umutlu olmamız gerekir.

2014 Kutlu Olsun!..


Posted in Köşe Yazıları.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir