Başbakan Tayyip Erdoğan artık hiç tartışmasız biçimde Türkiye’nin “çok darbeli parlamenter demokratik” hayatının en fazla iz bırakan lideri haline geldi.
Askerleri “darbe yapamaz” hale getirdiği teslim ediliyor!
Ayrıca büyük bir “politik esnekliğe” sahip olduğunu da gösteriyor. Başta da Amerikan karşıtlığını temel alan bir siyasi akımın içinden çıkıp, en büyük Amerikan dostu sıfatını elde edebilmesi geliyor.
Erdoğan hem “sert söylemli” bir liderdir. Buna karşın anında “sert virajları” da başarıyla alabilme yeteneğine sahiptir!
Mesela PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın “idam” edilmemesinin yanlışlığından söz ederken, bir hafta sonra onun devletin en yetkili muhatabı olabileceğini kamuoyuna izah edebiliyor.
TSK generallerinin ağır hapis cezalarını gönül rahatlığıyla savunurken, bir an geliyor, Erdoğan “en büyük asker dostu” olarak sahne alabiliyor!
Bir söyleşi de “affedersiniz ne Rumluğumuzu bıraktılar” dedikten üç gün sonra Rum Cemaati için hayati öneme sahip Ruhban Okulu’nun yeniden açıklamasının zorunluluğunu savunabiliyor.
Esnek yeteneklerine Suriye de dahildir. Sınırları açıp, ortak kabine toplantılarına gelinmişken anında Suriye liderinin bir diktatör olduğunu ilan ediveriyor.
Bu haliyle “çok başarılı” bir liderdir!
Bizim takdir etmemizin elbette bir değeri olamaz. Ama dünyanın patronu ABD Başkanı Barak Obama için de öyle değerlendirme yapabilir miyiz?
Milliyet’in genç Washington Temsilcisi Pınar Ersoy’un yaptığı röportajda Obama, şöyle diyor:
-Erdoğan iyi bir dost, harika bir partner!
AKP ve Erdoğan için “bir siyasi parti değil” diyerek şu yorumu yapanları, zaman haklı çıkartıyor:
-AKP bir projedir, Erdoğan da çok başarılı bir proje lideri!
Hakkını teslim etmemek elde değil!
TÜRKÜM AMA MUTLU DEĞİLİM
Rıza Türmen, isminin altına yazılacak bütün unvanları aşan bir insan olma özelliğini taşıyor.
Türmen’i bütün dünya AİHM üyeliği ve başkanlığından tanıyor. Diplomat, öğretim üyesi, büyükelçi, hukukçu… Şimdi de CHP İzmir milletvekili.
Üzerinde büyük fırtınalar kopartılan Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı kavramını o kadar net biçimde açıklıyor ki, bunu ilkokul çocuklarına bile anlatabilmek mümkün…
“Özgürlükçü, farklılık içinde birlik ve bütünlük yaratan bir anayasa istiyorsak, etnik bir üst kimliğe dayanan vatandaşlık kavramından vazgeçmemiz gerekiyor!”(*)
Öte yandan “Türk kimliği etnik özellik taşımaz!” diyenler var.
Rıza Hocamız “yok, sizin dediğiniz gibi değil” dercesine yakın dönem yasalarını gösteriyor:
“2009 yürürlüğe giren 5901 sayılı yasanın geçici 1. Maddesi şöyle diyor: Türk soylu yabancılar!”
Peki, 5901 sayılı yasanın adı nedir?
-Türk Vatandaşlık Kanunu!
Hani Türk kavramı “etnik” değildi?
(*)Düşünenlerin Düşüncesi/ Milliyet 10 Şubat 2013
Hanifim THY’m?
Türk Hava Yolları THY, tasarımcı Dilek Hanif’e iş teklif etmiş:
-Bize hostes kıyafetleri hazırla!
Modern kadın görünümlü olan Dilek Hanif sıkı bir çalışmadan sonra ortaya değişik kostümler çıkarmış. Bunları kesip biçip diktikten sonra mankenlere giydirmiş.
Yeni hostes giysilerinin ortak özelliği “kapalı” olmaları… Tek eksiklikleri var, hosteslerin başlarına kep yerine türban da yerleştirdi mi, görsellik tamam olacak!
Hepsi diz altına kadar inen etekler, bazıları ise topuklarına kadar gelen pardösülerle takviye edilmiş.
Dilek Hanım katiyen böyle şeyleri giymez. Çünkü o modern bir kadın. Ama giydirmekte bir çekince görmüyor.
Neden?
Bir zamanlar Cem Yılmaz’ın Telsim reklamlarındaki cümlesi fikir verebilir:
-Tamamen duygusal!
AKP’nin kendi tasarladığı yolda öngördüğünden daha hızlı yol almasını, Dilek Hanif tarzı “duygusal” müteşebbislerimizin katkısına borçludur!