2015 Şubat 21
Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) “İç Güvenlik Yasa Tasarısı” konusunda körleşmiş inatla ilerlemeye devam ediyor.
Öncelikle yasanın ismi soğuk savaş yıllarından kalma “iç düşman” kavramını canlandırıyor. Türkiye bu “iç düşman” meselesinden çok zaman kaybetti. İktidara gelmeden kısa süre öncesine kadar AKP ve onun esas lideri RTE de “İç düşman” olarak işlem görüyordu!..
Ama görüldüğü üzere hiçbir işe yaramadı!
Laiklik de laiklik diyen eski sistem ülkeyi dinci partiye teslim etti!
Kağıt üzerine yazılan kanunların hayatta karşılığı yoksa, bir işe yaramıyor!
İç Güvenlik denilen şey RTE’nin ekonomik-politik alanda sonsuzluk güvencesinden başka bir şey olmadığını herkes biliyor. Bir kişi için yapılan düzenlemeler ülkeye “huzur” getirmedi, getirmeyecek!
TBMM’ye bakarak da bunu anlamak mümkün… 23 Nisan Başbakanı formundaki Ahmet Davutoğlu’nun “Bunlar Molotof atmak istiyorlar” diye baskı yasalarını savunması ancak okul öncesi çocukları ikna edebilecek bir zekâ düzeyine denk düşüyor.
AKP’nin çoğunluk coşkusu ile sergiledikleri hezeyana bakarak yasanın Türkiye’yi nereye götüreceğini anlamak mümkün değil mi?
Meclis’te çıldırmış bir grup var. Yasanın kabulü için her şeyi göze almışlar.
Yenilgisi kaçınılmaz hale gelmiş takımın çaresiz taraftarları maçın uzatma dakikaları oynanırken bağırırlar ya:
-Vur kır parçala/ bu maçı kazan!
AKP’nin Meclis Grubu da kulaklarında bu sloganla saldırıyorlar. AKP seçmenlerinin böyle bir dertleri yok. Derdi olan tek kişi var, sadece o bağırıyor:
-Benim ve ailemin geleceğini garantiye alın!
Parlamenter sistemle gelmiş olanlar, aldıkları oylara ihanet ederek “Başkanlık rejimi” için kendilerini sıfırlıyorlar. Milletvekili değil RTE’nin adamları olmak istiyorlar. Polis şiddetinin bir benzerini Meclis’te sergiliyorlar. Bu halleriyle de giysileri eksik Çevik Kuvvet polislerine benziyorlar:
-Robocop Vekiller!
Şiddetin kaynağı: Tayyip Erdoğan
Bir kadın cinayetinden sonra “taziye” niyetine konuşurken kadınlara saldıran, onları hedef gösteren tek devlet adamı her halde Recep Tayyip Erdoğan’dır.
Polis şiddeti sonucu ölen bir çocuğun annesini koru halinde “yuh çektiren” de aynı şahıstır!
Büyük maden kazasına “geçmiş olsun” ziyaretine gidip, sağ kurtulan işçiyi tokatlayan ilk başbakan da RTE’dir!
Daha ne kadar sayılabilir ki?
CHP Milletvekili Aylin Nazlıkaya o kadar yerinde bir tespit yaptı ki… Bilgisizliğini cehaletiyle örtme gayretinde olanlara karşı detaylı açıklamalar yaptı. Dünya her yıl 14 Şubat’ta kadın ve kız çocuklarına karşı şiddetin önlenmesine karşı yapılan eylemi anlattı. Sonra da ülkedeki en büyük sorunu gösterdi:
-Şiddeti Erdoğan üretiyor!
Feminist Forum
İstanbul Sosyalist Feminist Kolektif, AKP’nin “Makbul Kadın” politikalarına karşı 21 Şubat Cumartesi günü Karaköy’deki Mimarlar Odası’nda bir forum yapacak…
Aklıma İsveç’teki feministler geldi…
Yaklaşık iki buçuk yıl önce Stockholm’de İsveç Sol Partili kadınlar tarafından düzenlenen “Feminist Form” adlı toplantıların bir bölümünü izlemiştim.
Aynı anda 6 ayrı salonda başlayan toplantılar sırasında koridorlarda, fuayelerde kimse kalmıyordu. Küçük salonlar 75-100, büyük salonlar ise 250-300 koltukluydu. Hepsi en arka sıralara kadar dolu olarak çalışmalarına devam ediyordu. Toplantıların nabzı, kulislerde değil, salonlarda atıyordu.
Türkiye’deki böylesi nitelik buluşmalarında ne yazık ki, “toplantı istikrarı” diye bir şeyden söz etmek kolay olamıyor. Geçenlerde erkeklerin ağırlıklı olduğu bir toplantıya katıldım. Sadece yarım gün süren toplantının bitiş saatinde salonun yarısı gitmişti: Konuşuyorlar ve gidiyorlar!
Toplantıyı “sıkıcı-yorucu” bulanlar arasında sunum yapanların da yer alması ayrı bir hüzün kaynağı idi.
Kadınlar ise farklı… Onlar daha disiplinli. Ele aldıkları konular ve konuşmaları büyük bir ciddiyetle sonuna kadar dinleme adabına sahipler. Ayrıca bu ülkede çok kadın öldürülüyor!
İstanbul Sosyalist Feminist Kolektifin sabah 9.30’da başlayacak toplantılarının İsveçli hemcinslerinden farklı olmayacağı inancıyla başarılar diliyoruz!