Yıllardan beri düzenli olarak imza kampanyaları yapılır. Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde sürmekte olan “kirli savaş”ın bir an önce bitirilmesi talep edilir:
-Barış hemen şimdi!
Bu kampanyalar ağırlıklı olarak sol cenahta yer alan aydınlar, sanatçılar, yazarlar, gazeteciler tarafından imzalanır. Özellikle savaşın büyük kıyımlara ulaştığı dönemlerde yapılan barış çağrıları, devletin tepesindekiler tarafından anında yanıtlanırdı:
-Hainler!
Genelkurmay Başkanları, Ordu Komutanları, Kolordu komutanları bu çağrılardan dolayı incinmiş hissediyorlardı kendilerini. Savcılar da zaten bu konuyla ilgili olmak üzere çok hassastılar. Kemikleşmiş ölçüleri vardı:
-Barış istiyorum!
-Hay hay!..PKK örgütüne yardım yataklıktan…
Bazılarının daha insaflı ölçüleri vardı:
-Savaş bitsin!
-Size PKK propagandası yapmaktan dava açıyorum!
Savcıların bildikleri vardı. Kürtler barış istiyorlardı sıklıkla… PKK da bir Kürt örgütü olduğuna göre bütün Kürtler örgüte bağlıdırlar.
Kürtlerin liderlerine saygı duymaları bile yasaktı. Bir belediye başkanı veya milletvekili konuşmasında derse ki:
-Sayın Öcalan…
Anında savcılıkta dosyası açılırdı.
Şimdi bakıyoruz her şey değişmiş… Resmi dilde “Terörist başı” ve de “bebek katili” unvanlı Apo, devlet katında resmi muhatap haline gelmiş. Ona uzaktan “Sayın Öcalan” diyen milletvekilleri İmralı Adası’na gidip yüzüne karşı Sayın Başkan diyebiliyorlar.
Eskiden devlet PKK ile savaşmaktan kaçınmazdı. Ama barış olasılığı gündeme geldiğinde, kendi bağrına kanla yazdığı değişmez ilkeyi anımsatırdı:
-Devlet terör örgütüyle pazarlık yapmaz!
O zaman biz de şunu yazıyorduk:
-İşçilerle saat ücreti üzerinden kuruş pazarlığı yaparken devletin onurunu düşünmüyorsunuz!
1990’lı yıllar boyunca devrimci sol sosyalist cenahtan yapılan çağrılar neydi?
-Kürtleri muhatap alın.. Kürt kimliğini tanıyın. Kitlelerin sevdiği insanları sıfatlar takarak aşağılamayın.
Şimdi bunlardan hangilerinin hayata geçirilmiş olduğunu herkes kendi adına kontrol etsin bakalım, vaziyet ne durumda?