Türkiye üst üste yaşadığı seçim başarılarından sonra demokrasinin üzerinden perende atarak sıçramalı gelişmelere doğru yelken açmış durumda ilerliyor.
Ülke çapında yayımlanan gazetelerin yüzde doksan beşinin birinci sayfalarına bakarak rahatça görülebilen bu gelişmenin, ekonomik altyapısı konusunda akıllara durgunluk veren dinamiklerin olduğunu kimseler bilemiyor.
En son “süper gelişme” haberini AKP Genel Başkan Yardımcısı Cevdet Yılmaz verdi:
“Tarımda Avrupa birincisiyiz!”
Aslında bu birincilik ilk kez Yılmaz tarafından dile getirilmedi. Daha önce Tarım Bakanlığı içinden yetişen efsanevi bakan Mehdi Eker de söylemişti:
“Gayri safi milli hasıla verilerine göre tarımda Avrupa birincisiyiz!”
Türkiye’nin sondan bir önceki başbakanı Ahmet Davutoğlu da bu gerçeğin üzerine eğilmiş, “Biz birinciyiz” demişti geçmiş yıllarda.
Cumhuriyet tarihinin “Son Başbakanı” unvanlı büyük siyasetçi Binali Yıldırım bir Meclis konuşmasında, tarihi bir vurgu yapmıştı:
“Tarımda Avrupa’da bir numarayız… Evet bir numarayız! Niye güldünüz?”
Burada açık olarak görülüyor ki, AKP Türkiye’yi güldürüyor. Eğer güldürmesiydi, tarihin son başbakanı Binali Bey “Niye güldünüz?” diye sorar mıydı, milli iradenin yüce çatısı altında?
• • •
Başka göstergeler de var. Dünyanın bütün büyük devletleri Türkiye ile yakından ilgileniyor. Daha doğrusu ilgilenmek zorunda kalıyor.
Neden ilgileniyorlar?
Hepsini bilemeyiz. Zaten bilgi önemli değil. Dünya çapında bir devlet olmaya soyundunuzsa “imaj” önemlidir.
Türkiye’nin gücü bu imajın altında yatıyor.
Bir bakıyorsunuz Rusya ile yakın ilişkiler içinde onlardan füze alıyoruz, bir bakıyorsunuz Ruslar bizden aldıkları meyveleri geri gönderiyorlar.
Amerika Başkanı ile bizim Başkan NATO zirvesinde “en samimi iki dünya lideri” pozu veriyorlar. Aradan geçen kısa süre içinde aynı sıcaklıkta paralel gelişmeler içine girebiliyoruz, ABD ile “papaz”olabiliyoruz!
ABD Başkan Yardımcısı “Türkiye’ye yaptırımlar uygulayacağız” diye açıkça düşmanlık sergiliyor. Onlara en hızla ve sert cevap da yeni dönemin ilk Milli Güvenlik Kurulu toplantısından veriliyor:
“Bu tavrı, stratejik dostluk ilişkisi içinde olan iki ülke açısından kabul edilmez buluyoruz!”
Bu “kibarlaştırılmış sertliğin” ABD saflarında ağır hasarlara sebep olabileceğini umut etmek istiyoruz.
• • •
Türkiye’nin gelmiş geçmiş bütün hükümetleri yüzlerini her zaman Avrupa’ya dönmüş halde politika yaptılar. Nihai hedef olarak da Avrupa Birliği’ne tam üye olmayı esas aldılar. Ama AB’nin insan hakları, demokrasi, ifade özgürlüğü gibi alanlardaki aceleci tavrı bütünleşme bakımından gecikmelere neden oldu.
İş başındaki AKP iktidarı da en başlarda “aşırı AB’ci” bir görüntü vermişti. Bu görüntüyü dikkate alan AB liderleri “Erdoğan başımızı döndürüyor” diye takdir hislerini belirtmişlerdi.
Onların başlarını döndürdü, döndürdü sonra da kıç üstü oturttu, Afrika’ya doğru yola çıktı. 2014’ten bu yana tam 21 Afrika ülkesini ziyaret etti. Bu bir rekordu. Bir önceki rekor da yine kendisine aitti.
Afrika ile Avrupa gibi sorunlar yaşanmayacak gibi görünüyor. Avrupa “demokrasi” diyor, Afrika ise “açız” diye bağırıyor. Bu bakımdan Afrika’da daha itibarlı bir mevkide kabul görebiliyor ülkemizin yöneticileri… Çünkü yardım paketleme sektörü ile sektörleşmiş merhamet hareketlerinin faaliyetleri bir deniz feneri gibi yol gösterici olabiliyor.
Afrika’dan bakınca kartallara özgü bir irtifa söz konusu:
“Türkiye yüksekten uçuyor!”