İran Halk Partisi (TUDEH) Merkez Komitesi Birinci Sekreteri Nurettin Kiyanuri’nin, İran Devrimi’nin henüz 10 günlük (20 Şubat 1979) olduğu dönemde dünya komünist ve işçi partilerinin ortak yayın organı Barış ve Sosyalizm Sorunları Dergisine yazdığı makalenin başlığı şöyleydi:
“Halk Devriminde Yeni Bir Aşamanın Başlangıcı!”
TUDEH İran’da Şah Rejiminin en ağır baskılarına muhatap olmuş siyasi örgütüydü. Bir kere adı üstünde “Komünist” parti… İşçi sınıfının iktidarını savunuyor. Komünistlerin din konusundaki tavırları belli!
Öte yandan da Şah Rejimine karşı geniş bir ittifakı savunuyordu TUDEH. Bu yüzden Siyasal İslamcı Humeyni ve onun yarattığı “devrimci durumu” da destekliyordu.
Bu destek o yıllarda Sovyetler Birliği Komünist Partisi’nin (SBKP) de dünya devrimine bakış açısına uygundu!
10 ve 11 Şubat 1979 günlerinde meydana gelen toplumsal gösterileri Kiyanuri şöyle tanımlıyordu:
“Utkusal Ayaklanma ve İran Devriminin önemi sadece Şah rejiminin alaşağı edilmesinden gelmiyor. Emperyalizme ve onun jandarması olan rejimlere karşı da indirilmiş bir darbe niteliği taşıyor. Etkileri geniş bölgemizi kapsayacaktır.”
TUDEH Lideri devrimin nasıl meydana geldiğini açıklarken de şöyle diyordu:
“Bütün sınıflar ve tabakalar devrimin şu belgesi altında birleştiler: Şah yönetimi alaşağı edilecek ve demokratik rejim kurulacak. Din liderlerinin önerdikleri program özü bakımından gerçekten demokratiktir!”
Komünist lider devrimin oluşma aşamalarını da anlatırken, camileri “Şah Rejiminin doğrudan saldırmaya cesaret edemediği son sığınıklar” olarak tanımlıyordu.
Camilerdeki örgütlenmeleri de “Yurtsever Dini Gruplar”ın halk yığınlarıyla güçlü bağlarının oluşması olarak gösteriyordu.
Bu tespitlerin tümü uzun mücadele yıllarına dayanıyordu. Sadece devrimden 10 gün sonra kaleme alınmıştı. Tek eksiği bu olabilirdi.
TUDEH lideri de Humeyni ile eş zamanlı olarak İran’a döndü. İslamcılarla birlikte ülkenin “kapitalist olmayan yoldan kalkınması” için çalışacaktı.
Humeyni Rejimi, kendilerini devrimin bir parçası olarak gören TUDEH liderini astı!
Şah Rıza Pehlevi böylesi bir “başarı” gösterememişti!
Bunları niye yazdım?
Evde eski kitaplar arasında gezinirken Türkiye Komünist Partisi’nin desteğinde yayınlanan Barış ve Sosyalizm Sorunları Dergisinin 1979-Nisan sayısını görünce elime alıp okumaya başladım. Derginin sıcak gelişmeler bölümünde alıntılar yaptığım yazıyı okuyunca, İran’daki siyasi İslamcıların vefalarını bir kez daha hatırladım.
Oysa o yıllarda Türkiye’de ve dünyada oluşan İran Rüzgarı için ne umutlar vardı. Değerli sanatçı Zülfü Livaneli’nin bestesiyse unutulmazdı:
“Doğu dalga dalga vurdu/ Taht bir yana Şah bir yana…”
Türkünün son bölümünde ise küçük de olsa bir kuşku payı vardı:
“Bir ağaç çiçeğe durdu/Kanından rengini verdi/Deli Poyraz vurduğunda/Donmasa çiçekleri.”
Türkiye bugünlerde din referanslı partinin, ağır demokrasi ihanetiyle boğuşurken, siyasi İslam’ın iktidar olduğunda ne kadar dürüst olabileceğini de bir daha düşünmek için nostaljik bir dergi yazısını paylaşmak istedim.