Şevval Tango

Türkiye’nin gündemi ağırlıklı olarak “kalıcı acılar” üzerinden ilerliyor. Sanki gün yüzü görmek bu coğrafyaya haram edilmiş! Öylesine bir kadersizliğin çemberindeyiz.

Bu açıdan bakınca devasa bir hapishanenin tutuklu ve tutuksuz mahkumlarıyız. Sinop Cezaevinde bile umudunu yeşerten Sabahattin Ali, ne diyordu: “ Görmek istersen denizi/Yukarıya çevir yüzü/Deniz gibidir gökyüzü/Aldırma gönül aldırma!”

Bazen yukarıya bazen de güzel insanların (sanatçıların) çalışmalarına çevirince umuda bağlanabiliyoruz.

Şevval Sam işte bugünlerin içinden çıkıp geliyor. Elinde yepyeni bir armağanla: Tango!

Yaşadığımız günlere bu kadar mı denk olur?

Latin Amerika kökenli bir müzik türü olan Tango’un hamurunda hayal kırıklıklarına bağlı hüzün ile geleceğe dönük umutlar bir arada yer alıyor. Acı ve direncin arasında bir doğrultu meydana getiriyor.

Şevval Sam’ın yeni albümü Tango da tarihi köklerine çok denk düşen bir dönemde tamamlandı. 2013’ün Mayıs veya Haziran aylarında piyasa çıkması planlanan Tango, Gezi Parkı Direnişi’ne denk geldi. Yaşanan acılarla geleceğe olan umutlar bir arada harmanlandı.

Şevval’in Tango’su da bu süreçten etkilendi. Astor Piazzola’nın ünlü Libertango’su (Özgürlük Tangosu) için Türkçe sözler yazan Şevval, Gezi Parkı Direnişi ile dizelerini değiştirmek zorunda kaldı. Gezi öncesinde “umutsuzluk” daha öndeydi, 31 Mayıs-1 Haziran gecesi Şevval’i yeniden not defterlerinin başına oturttu. Şarkıya Gezi’nin ruhu şu sözlerle girdi:

“Sonsuzluğa uzanır/Elleri güçlü çınarların/Boyun eğmez boranlar olsa da/Kökleri toprağa sarılır!”

Sonra gaz bombaları, göz yaşartıcı biber gazları, ölüm kusan fişekler, TOMA’larla  Taksim’i cehenneme çeviren o şiddet ortamı ve ona karşı aşkla direnen genç yürekler Özgürlük Tangosunda şöyle yer aldı:

“Yıldırımlar gözlerime düşse de/ Çığlığım sağır etse de/Bu özgürlüğün sesi/ Sevdalı ruhların nefesi!”

Şevval Sam’ın müzikal yelpazesi sadece Türkiye’yi değil dünyayı da kucaklayacak bir açıya sahip olduğunu konserlerinden biliyorduk. Anadolu’da yaşayan ne kadar halk varsa hepsinin Şevval’de bir karşılığı bulunuyor. Karadeniz, İç Anadolu, Ege, Trakya, Güneydoğu, Lazlar, Hemşinliler, Gürcüler, Kürtler, Ermeniler, Rumlar, Çingeneler, mutlaka Şevval’in sesinden gökyüzüne doğru barış güvercinleri gibi uçuşur. Şimdi Tango ile bunlara bir de Latin Amerikalılar eklendi. Bunu herkes biliyor. Ama ara sıra kendisi de daha net olarak ifade etmek gereği hissediyor:

-Ben şarkılarımı barış ve kardeşlik için söylüyorum!

İçinde 17 tangonun yer aldığı albümde dördünün sözleri de Şevval’e ait. Diğerleri Fehmi Ege, Necdet Koyutürk, Necdet Rüştü Efe-Necip Celal Andel, Uğur Babürhan-Serpil Günseli, Barış Pirhasan-Sunay Özgür… Olağanüstü bir müzisyenler topluluğuyla çalışmış Şevval Sam. Dünyanın sayılı keman virtüözlerinden olan Prof. Dr. Cihat Aşkın’ı, ben yazayım diğerlerini siz albümden okuyun…

Albümün adı Tango… Ama bir süre sonra Şevval’in düzenli hayranları ile bu ad değişecek gibi görünüyor. Dükkandan içeri gidenler, “tango” dediklerinde tezgahın öteki yanından gelen “hangi tango?” sorusuna haliyle şöyle yanıt verecekler:

-Şevval Tango!

 

 

Posted in Köşe Yazıları.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir