Türkiye’de laiklik konusunda en samimi açıklamayı Tayyip Erdoğan, İstanbul Belediye Başkanlığı sırasında yapmıştı:
-Laiklik elden gidiyor diyorlar, millet isterse gidecek tabii…
Din referanslı siyasi hareketlerin nihai hedefleri her zaman “şeriat” oldu. Bazen utangaç, bazen sessiz, bazen de gür sesle hep gündemde tuttular.
28 Şubat 1997’den (28 Şubat Süreci) çok kısa süre önce Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Akit gazetesine verdiği söyleşi de şu sözleri sarfetti ve gazete de bunu manşete çekti:
-Şeriat dinin ta kendisidir!
O tarihte Necmettin Erbakan Başbakan idi. Tarikat liderlerini Başbakanlık konutunda topluyor, din temelli bir toplum için ısınma hareketleri yapıyordu.
Demirel de iklime uygun açıklamalar yapabiliyordu.
Ankara Sincan’da 31 Aralık 1996 günü yapılan “Kudüs Gecesi”nde ilçenin Refah Partili Belediye Başkanı Bekir Yıldız mikrofona geldi, coşkulu biçimde şöyle dedi:
-Laiklerin koluna zorla şeriatı enjekte edeceğiz!
Sonra 5 Şubat 1997’de askerler 20 tank ve 15 zırhlı araçla geçiş yaptı. Genelkurmay İkinci Başkanı Çevik Bir kısa süre sonra bu hareketi izah etti:
-Sincan’da demokrasiye balans ayarı yaptık!
Bekir Yıldız görevden alındı 2 yıl 5 ay hapis cezasına çarptırıldı. O dönemde Sincan’da içki satışı ve yılbaşında hindi satışını yasaklamasıyla gündeme gelen yargılanması sırasında “ben espritüel bir insanım şeriatı laiklerin damarına enjekte edeceğiz derken de espri yapmıştım” gibi bir savunma yapmıştı!
Akit’e “Şeriat dinin ta kendisidir” diyen Demirel 4 Şubat 1997’de Erbakan’a uyarı mektubu yollayarak “laik düzenin korunmasını” istedi.
Sağcılık her dönemde aşırı esnektir!
Kendisini “sol” olarak açıklayan bir parti sağcılarla sağcılık yarışına girişebilir mi?
Biraz daha somutlayalım.
Gericilerle dincilik yarışına girilirse ne olur?
Bunun en başarılı örneği 12 Eylül Askeri darbesinin lideri Kenan Evren’dir. Kuran’dan ayetler okuyarak “laiklik mücadelesi” yapıyordu!
Sonuç ortada!
Siyasette rakiplerinizin enstrümanlarını kullanmak onları etkisizleştirir mi, yoksa güçlendirir mi?
Kenan Evren’e bu soruyu sormuştum 2008’de onunla yapılan son kameralı çekim sırasında… Şöyle demişti:
–Ben onu Muş’un bir köyünde söylemiştim, cahil insanlara anlatmak için…
Şimdi kendini “laikliğin kalesi” olarak takdim eden partinin Meclis Grup toplantısında “Nisa Suresi 58. ayetinde…” diyen konuşmalar yapılıyor.
Aziz Nesin özel sohbetlerde üstüne basarak söylerdi:
-Bizim aydınlarımız Kuran’ı okumuyorlar. Onun için bilmiyorlar!
Aziz Abi 1990’ların başından bugünleri görüp uyarıyordu.
1994’te Refah Partisi yerel seçimlerde büyük bir başarı kazanmıştı. Televizyonlarda yapılan tartışmalarda laik aydınlar sözlerine başlarken, kendi kalelerine ilk golü atıyorlardı:
–Biz de Müslümanız!
O zaman sizi şöyle alalım. Müslüman iseniz Kuran-ı Kerim’in yazılı olan emirlerine göre yaşamaya buyurunuz.
Laiklik tam da burada gerekiyordu. Din ile devlet yönetimi ayrı ayrıdır!
2024 Türkiye’sinde şeriat istemek “ifade hürriyetine” giriyor, karşı çıkmak ise “suç” oluyor.
Bunlara karşı duracak olan “laikliğin kalesine” dönüp bakıyoruz, Kuran’dan okunan ayet sesleri geliyor!..
Bazı şeyleri mutlaka Atatürk’ün söylemiş olması gerekmiyor:
-Şeriata karşı Kuran okuyarak mücadele edilmez!