Sağcılar demokrasi inşa edebilir mi?

Şubat ayının son pazartesi günü (28 Şubat 2022) Ankara’da çok önemli bir toplantı yapıldı. Altı siyasi parti “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” için hazırladıkları ortak metne imza atarak kamuoyuna açıkladılar.

Güzel bir toplantı olduğu konusunda yorumlar yapıldı. Ülkeyi yirmi yıllık AKP iktidarından kurtaracak “demokrasi cephesi” olarak takdim edilen altı partili yeni yapı için sorulması gereken bazı sorular bulunuyor.

Bunları hiç sormamak “yararlı bir gazetecilik” olabilir mi?

Mesela bu yapının ortasında CHP olmasına karşı diğer beşi sağcı partilerden oluşuyor.

Kamuoyu araştırmalarında CHP ve İyi Parti dışındaki dört partinin (Saadet Partisi, DEVA Partisi, Gelecek Partisi ve Demokrat Parti) oy oranlarının toplamı yüzde 10’a ulaşmıyor.

D.P gibi bir partinin ve Genel Başkanı Gültekin Uysal gibi bir siyasetçinin varlığı “altılı demokrasi cephesi” sayesinde yaygın biçimde öğrenildi.

Elbette bir Ekmelettin İhsanoğlu gibi siyasi geçmişi “sıfır kilometre” değil. Afyon’da tanınan bilinen bir politikacı. Demokrat Parti’nin 6 Ocak 2008 tarihinde yapılan kongresinde demokrasiye olan yatkınlığını da göstermiş fedakâr bir partili olarak tanınıyor. O kongrede DP Genel Başkan Yardımcısı olan Prof. Dr. Timur Gürgen, DP Genel Başkanı sıfatıyla konuşmasını yapan Mehmet Ağar’a sitem ediyor:

-Sizi tebrik ediyorum sayın genel başkan, partiyi ne hallere düşürdünüz?!

Diğer genel başkan yardımcısı Gültekin Uysal, Timur Hocanın suratına kafayı yapıştırıyor!

O kongrede de DP Genel Başkanlığına bir başka “siyaset yıldızı” olan Süleyman Soylu seçiliyor!

Demokrasiyi inşa edecek yapıdaki iki lider Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan işbaşındaki AKP iktidarının en ön saflarında sorumluluk almış isimleridir. AKP’nin iktidar sürecinde adım adım demokrasinin imha edilmesinde bakan ve başbakan düzeyinde sorumlulukları vardır.

Mesela 2015 yılının 7 Haziranı ile 1 Kasımı arasındaki yapılan Suruç, Diyarbakır, Ankara katliamları konusunda kamuoyuna özeleştiri anlamında hiçbir şey söylemediler.

Bu halleriyle “icra ortaklığı” söz konusudur.

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Madımak Katliamı sırasında Sivas belediye başkanı idi. Sivas Mağdurları denildiğinde Saadet Partililerin aklına öncelikle insanları yaktıkları için hapse atılanlar geliyor, yanarak ölenler değil!

Kürt işadamlarının katledildiği dönemin DYP’li içişleri bakanının da Meral Akşener olduğunu hatırlamadan geçmeyelim.

Altı partili “demokrasi cephesinde” yer alan sağcı liderlerden en masumunun DP’li Gültekin Uysal olduğu kendiliğinden ortaya çıkıyor. O hiç değilse kendi partisi içinde “küçük bir şiddet” uygulamakla yetinmişti.

Kamuoyuna “büyük heyecanla” takdim edilen demokrasiyi inşa hareketine baktıkça ürpertiyle birlikte akla şu soru da ægeliyor:

-Sağ partilerle demokrasi inşa edilebilir mi?

Posted in Köşe Yazıları.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir