Başbakan Tayyip Erdoğan giderek sesinin tonunu azaltan bir üsluba dönüyor. “Artık meydanlardaki gibi bağırmadan daha sakin bir ses tonuyla televizyonlardan “ulusa sesleniş” konuşmaları yapıyor.
Ancak özü itibarıyla hiçbir şey değişmiyor. Kibar bir hitabetle de olsa demokrasi açısından “ürpertici eğilimini” çekincesiz biçimde sergilemeye devam ediyor.
Mesela diyor ki:
-Gezi Parkı olayları sırasında demokrasi sınavından başarıyla geçtik!
Nasıl bir başarıysa, bu eylemlerde sergilenen polis şiddeti sonucu 4 kişi (Abdullah Cömert, Mehmet Ayvalıtaş, Mehmet Sarı ve Ethem Sarısülük) öldü, 13 şehirde toplam 8041 kişi yaralandı. 11 Kişi gözünü kaybetti. Bir kişinin dalağı alındı. 60 ağır yaralı yaşam savaşı veriyor! 103 kişi kafa travmasına uğradı.
Bu kadar ağır hasarı uzaydan gelenler yapmadığına göre devletin vatandaşlarına karşı en azından bir özür dilemesi gerekmiyor mu?
Ama Başbakan Tayyip Erdoğan gayet rahat çıkıyor ve diyor ki:
-Demokrasimiz sınavı başarıyla geçti!
Gösterilere milyonlarca insan katıldı. O görkemli kitlelerin içinde hayatını kaybedenlerin, gözlerini kaybedenlerin, kafası kolu kırılanların sayısı “az” bulunabilir!
Bir zamanlar polis şefi Mehmet Ağar şöyle demişti:
-1000’den fazla operasyon yaptık!..
Faili Meçhuller konusunda açıklamalar yapıyordu. Yani o kadar işin arasında birkaç yüz kişi de yanlışlıkla öldürmüş olabiliriz! Satır aralarından böylesi bir anlam çıkıyordu.
Bu ölçüyü esas alınca Erdoğan’ın “başarı çıtası” hakkında fikir sahibi olabiliriz:
-Göstericilerin hepsini öldürmedik ki!
Lice jandarma karakolu
Barışı katletme istasyonu
Diyarbakır Lice ilçesinin girişinde yer alan Kayalar Karakolu OHAL yıllarında aşılması en zor güvenlik barikatı olarak ün salmıştı.
Diyarbakır’dan kışlık erzak çuvallarıyla dönen Liceliler burada sıkı bir aramadan geçirilip öyle salınıyorlardı. Üst baş aramasından sonra sıra yüklere geliyordu. Ortaya serilen bir yaygı üzerine sırayla gıda çuvalları boca ediliyordu. Önce pirinç çuvalları, üstüne şeker çuvalı açılıp sere serildikten sonra un çuvalları da boşaltıldıktan sonra mallarını sahibine teşekkür ediliyordu:
-Aferin silah mermi falan yokmuş senin yüklerin içinde hadi al mallarını ve çek git!
Köylüler ağlayarak birbirine karışmış kışlık erzaklarını toplarlardı!
Adı sınırları aşan bu ünlü kontrol noktasından bir kere de ben geçememiştim! Dönemin OHAL Valisi Necati Bilican’dan özel bir izin alıp, Lice’ye girmek üzere hareket ettikten sonra kasabanın girişinde Kayalar’a gelmiştim. Askerler bana çok şefkatli davranıyorlardı:
-Gelin bir çay için dinlenin, biz de yüzbaşıya soralım abi!
-Ben Vali’den izinliyim kaymakamla görüşeceğim ama!
Askerler o kadar saf ve temiz bir açıklama yapmışlardı ki, ben hangi ülkede yaşadığımı bir kez daha anlamıştım:
-Burada Valinin sözü geçmez ki abi!!!
İşte o Kayalar Karakolu Kürtler için böylesi bir çile noktası olarak görev yaptı yıllar yılı… Sonunda Barış gelecek umuduyla insanlar heyecanlandılar.
Barışı getirecek adam, her gün diliyle insan hakları katliamı yapıyordu. Kendisini görevden indiren askerle karşıydı. Ama polis şiddetinin hamisi oldu.
Batıda bu kadar şiddet uygulayan biri Doğuda nasıl Barış yapacak soruları havada asılı dururken Lice’de bunun da cevabı alındı:
-Herkese eş zamanlı ve orantısız şiddet!
Böylece bir zamanların ünlü geçiş noktası olan Kayalar Karakolu, Barışı katletme istasyonu olarak yeni dönemin de perdelerini açıyordu!
Esprinin de gözünü çıkarttılar
‘Gezi Eylemi bize yaradı!’
Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, TBMM’de gazetecilerle sohbet toplantısı yapmış. Bayraktar “Gezi Parkı için yapılan eylemler” diyor:
-Bize bir açıdan faydalı oldu. Çevre ifadeleri çok kullanıldı. Çevre bilinci arttı! Millet çevreyi öğrendi. Onun için biz kârlı çıktık Çevre Bakanlığı olarak!
Belli ki kendi aralarında bir “PR hamlesi” gerekliliği hissetmişler. Olaya sıcak, sempatik yaklaşalım biraz puan kazanalım.
İyi güzel!
De, sizin böylesi bir kazanım elde edebilmeniz için bu kadar insan öldü, yaralandı, gözleri oyuldu, kolları karıldı, kafaları yarıldı.
Çevreciliğe karşı ılıman hale gelebilmeniz için bütün bu vahşeti yaşatmanız mı gerekiyordu? Daha basit ve insancıl bir yolu haritanız yok muydu? Hükümet Başkanınızın söylediklerini hiç duyuyor musunuz?