Kırmızı kayışlı beyaz köpek

Hafta içinde (25 Nisan 2017) Osmaniye’nin Diziçi ilçesinde “Köy Enstitüleri” belgeseli çekimlerini bitirmiş Büyük Osmaniye Oteli’ne dönüyorduk. Bizim işler güneş doğunca başlar, batınca da biter.

Düziçi-Osmaniye arası yaklaşık 30 kilometrelik bir mesafede bulunuyor. Yol sert virajlarla orman içinden geçiyor. Bu virajların birinde beyaz bir Golden Retriever gördük. Gidiş yönümüz rampa inişiydi, köpek ise ağır ağır yukarı doğru çıkıyordu.

Bizim çocuklar kameraman Gökay Gökulu ile aracı kullanan asistan Kâni Şengül köpekte takılı kaldılar:

-Bu hayvanın burada olması normal mi?

-Güçlü hayvandır, ama duygusal olarak çok hassastır. Yalnız yaşayamaz.

-Acaba terk edilen hayvanlardan mı?

-Buralarda çakallar, köy köpekleri de vardır.

Daha fazla gidemedik. Yol genişlediğinde durduk ve geri döndük. Golden, bizi görünce bir süre baktı. Sonra Gökay’ın çağrısına yanıt verip, kesilmiş kuyruğunu sallayarak yanımıza geldi. Göz çevresi sırılsıklamdı. Çok ağlamıştı. Bu yüzden göz pınarları iz yapmıştı.

Gökay ile Kâni ona su verdiler, sevip okşamaya başladılar. Yere oturdu. İçli sesler çıkarıyordu.

Köpeğin yanına gelmiştik ama araca alıp götürmek kolay olmayacaktı. Çünkü otomobile bindirmek istediğimizde kapıdan uzaklaşıyordu. Hatırlıyordu bekli de, kendisini bir araca bindirip buralara getirildiğini sonra da terk edildiğini… Ama bizi de bırakmak istemiyordu. Sonunda ona ikna etmek için Kâni ile ben araca bindik. Gökay onunla kaldı. Yumuşak sesle “hadi yavrum gel, bak biz de gidersek buralarda sen ne yaparsın tek başına” falan diyerek onu ikna etmeye çalışıyordu. Sonra kendisi de bindi, dizlerine vurarak Golden’ı çağırdı. İki ön patisini Gökay’ın dizlerine koydu. Öylece bekledi. Gökay rehabilitasyona devam ediyordu.

National Geographic kanalında “Köpeklere Fısıldayan Adam” Cezar Millan vardır, köpeklerle konuşur ve mutlaka onları ikna edip anlaşır. Bizim Gökay da tıpkı onun gibiydi, sonunda terk edilmiş henüz 1 yaşındaki Golden Retriever’a gelmesinin daha hayırlı olacağını anlattı, o da anladı. Otomobilimize bindi. Biz de ters istikamete doğru ilerlemeye başladık.

Kurtarmanın birinci aşaması tamamdı. Ama bu hayvan nerede kalacaktı?

Bir köye bırakalım, yiyecek verirler.

Ama köylerde süs köpekleri beslenmez ki… Golden Retriever cinsi insanlara yakınlığı nedeniyle bekçi köpeği olamıyordu. İngiltere ve İskoçya’da kuş avında kullanılmasıyla biliniyordu. Ancak esas olarak “aile köpeği” olarak kabul ediliyordu. Çocuklarla arasının çok iyi olması da bu cinse özgü bir özellikti. Bebek bakıcılığı yapabiliyordu. Çünkü çok akıllı olması nedeniyle, arama kurtarma ekiplerinin aranan elemanı halindeydi. 

Bütün bu özelliklerini akşamın o saatinde anlatıp verebileceğimiz kim olabilirdi ki?

İlk iyi fikir olarak Diziçi Köy Enstitüsü bahçesi geldi aklımıza… Bu sırada ilçe merkezine de gelmiştik. Dükkanlar kapatılmış, tek tük açık olanlar vardı. Bir nalbur açıktı. Şansımız da yaver gitti, bir köpek tasması bulduk. Ancak tasmaya takacak kayış yoktu. Onu da sağlam ip ile giderdik.

Fakat zaten terkedilmiş olan hayvanı, bulup biz de terk edecek olma hali fena halde itici geldi. En iyisi otele götürmekti. Nazım Abi oteldekilerle konuşup halledebilirdi. Evet, ayrılmıyoruz senden güzel kız! Onu bırakmayacağımızı anladı. Elimizi ve yüzümüze yalamaya başladı.

Aracın arka koltuğunda üç kişiydik: Gökay solda Golden ortada ben sağda ilerlemeye başladık. Kâni’nin onun için yaptığı market alış verişindekileri otelin bahçesinde verecektik.

Golden arka koltukta Gökay’a yaslanarak uyumaya başladı. Ta ki onu bulduğumuz yere gelene kadar. Onu görüp aldığımız viraja geldiğimizde birden doğruldu, telaşlardı, sesler çıkarmaya başladı. Gökay yine Cezar Millan olup sakinleştirdi. Zaten söz konusu noktayı da geride bırakmıştık.

Otele kadar sakin ve huzurlu biçimde geldik. Bakalım Büyük Osmaniye Oteli’nin gece ekibi nasıl bir tavır alacaktı?

Öyle ya , “efendim müşterilerimiz rahatsız olabilir” falan diyebilirlerdi. Gece sorumlusu Ekrem Kunt, durumu aktardığımda hemen köpeği görmeye geldi, sevdi okşadı. Ben ona süt getireyim diyerek otele yöneldi. Kâni marketten aldıklarını kesip doğrayarak ona bir servis tabağı hazırladı. Aracımızı koyduğumuz otoparkın tente taşıyıcı metal aksamına Golden’ı bağladık. Çimerlere yatıp döndü. Mutluydu. Gece boyu da bizim çocuklar, onun yanına gidip geldiler. Çok önemli bir özelliği vardı, hiç havlamıyordu. Otomobil içinde da çok uyumluydu. Eğitim aldığı da belliydi. Komuttan anlıyordu. Böyle bir hayvan nasıl terk edilebilir? Acaba çalınmış mıydı?

Kâni anında Osmaniye’de kayıp köpek sahiplerini buldu arama motorlarından. Hayır onların ki bulunmuştu.

Ne yapacaktık?

Gece sosyal medya hesaplarımıza Golden Retriever fotoğraflarını koyup hikayemizi kısaca özetledik. Sabah ola hayrola dedik.

Odama çıkmıştım ki, Hatice Deniz’den ilk mesaj geldi. Annesi Gülcihan Beyhan’ın köpeksever bir aktivist olduğunu söylüyor, yarın aramamız için telefon numarasını yolluyordu.

Sabah benden önce Gülcihan Hanım aradı sağ olsun. Durumu o da kendi hesaplarından paylaşmıştı. Haber bekliyordu.

Sabah yeniden Düziçi Köy Enstitüsü’ne doğru yola koyulduk. Belgesel ekibi artık dört kişi olmuştuk. Kâni ile Gökay ön koltuklarda Golden ile ben de arka koltukta oturuyorduk. Diziçi’den geçerken daha önce saptadığımız bir Pet-Shopa gelince Gökay ile Kâni indiler, Golden ile ben kaldık. Kısa süre sonra döndüklerinde hayvan telaşla araçtan inmek için atıldı. Tasma ipini çantalardan birine iliştirmiştim, çekmeye başladı. Güçlükle çözüp bıraktım. Ve iner inmez çişini yaptı! Aracın içini kirletmemek adına telaşlanmış yavrum.

Tek iyi haber bu değildi. Dükkan sahibi Gökhan Çevik alacak biri olduğunu uzun zamandır köpek aradığını söylemişti. Zaten yakınlarda ölen bir köpeği vardı. Hem de Golden istiyordu. Birazdan18 yaşındaki Emre Kölef de gelmişti.

Emre ilk görüşte “çok güzel” dedi. Biz de onun için aynı değerlendirmeyi yaptık.

Alışma sürecini bizim çekim bölgemizde geçirecektik. Emre de ekibe dahil oldu. Bir Kâni’nin ayıkları dibinde bir Emre’nin yanında oturuyordu. Ara sıra çekimlere katıldı. Benim uzun bir yürüme planım vardı. Enstitünün büyük binalarından birinde merdivenlerden çıkıp veranda buyunca yürüyecektim. Tam çekime başladık ki, Golden da benimle birlikte yürümeye başlamasın mı? Böyle Yakın Tarih Köy Enstitüleri bölümüne dahil oldu.

Öğlenden sonra A planımızı uyguladık. Kâni, Emre, Golden ve Emre’nin arkadaşı Fırat hep birlikte Düziçi merkeze indiler. Birlikte veterinere gittiler. Sonra Emre’nin bahçeli evine uğradılar. Birlikte indiler. Golden orada kaldı, Kâni tek başına bizi almak için okula geldi.

Bu sefer onun gözleri nemliydi!

Gülcihan Beyhan kısa Türkiye’yi ayaklandırmıştı. Birbiriyle bağlantılı telefonların ucu bana ulaşıyordu. İzmir’den Selen Usta da bunların sonuncusuydu. Köpeğe talip vardı. Arama kurtarma ekiplerinden bir arkadaşı için istiyordu. Durumu anlatıp teşekkür ettik. Ama o Emre’nin lise öğrencisi olması nedeniyle endişeliydi. Giderdik.

Böylece belgesel kadar bizi mutlu eden bir işi daha tamamlamanın huzuru içinde Adana Havaalanına doğru yol aldık.

Şunu da yazmadan geçemeyeceğim. Bütün uğraşlara karşı Golden için bir çözüm bulamasaydık, bizim ekip uçak biletlerini yakarak, kiralık otomobil ile İstanbul’a götürmek fikrini B planı olarak saklıyorduk. Belgeselci kedilerimiz yanında bir de belgeselci köpeğimiz olacaktı.

Köpeğimizle ilgili ilk bilgiler aynı gün akşamüstü geldi. Emre Kölef onu güzelce yıkamış, kırmızı tişörtüne uygun kırmızı kayışla bağladığı köpeğimizi gezdirmeye çıkarmıştı.   

 

 

Posted in Genel.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir