İktidar Evren Bulvarında!

 

Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) liderlerinin gönlünü hoş tutmak için 15 -16 Haziran 2013 tarihlerinde Ankara ve İstanbul’da iki miting yapacağını önceden ilan etti.

İktidarda bulunanlar bastıkları zemin konusunda kuşkuya-kaygıya kapıldıklarında çevrelerinin insanlarla sarılmasını isterler. Kitleleri kendilerinin doğal uzantıları olmalarını arzu ederler.

12 Eylül 1980 Askeri Darbesini yapan generaller de aynı süreçten geçtiler. Toplumu susturup, kendi seslerinin yankılanması için büyük mitingler yaptılar. Cunta lideri Kenan Evren, her hafta bir şehirde kürsüye çıktı:

-Sevgili Manisalılar, Çorumlular, Kayserililer… Şimdi diyorlar ki…

Kendileri hakkında kulaktan kulağa yayılan iddiaları kendisi bütün ülkeyi kapsar hale getirirdi!

İşe de yaradı:

-1982 Anayasası yüzde 92’lik oranla kabul edildi!

O dönemde ülkeye hakim olan “mezarlık huzuru” ile Türkiye rahat yaşanan bir ülke haline gelebildi mi?

Şimdi iktidar mitingleri sırası Evren’den Tayyip Erdoğan’a geçti! Biri darbeyle gelmişti, ikinci seçimle… Bu açıdan bile bakıldığında “AKP kendisine yazık ediyor” denilebilir.

Erdoğan Cumartesi-Pazar mitinglerinde şimdiye kadar söylediklerinden farklı ne diyecek?

-Siz bana oy verdiniz, ama bunlar bana ağaçları kestirtmiyorlar, oraya inşaat yapmama engel oluyorlar! Ey Ankaralılar, ey İstanbullular… Duyun bunu!

Evren’ nin konuşmalarından mizahi makaleler üreten Şükrü Yavuz, imza olarak da Mustafa Kamil Zorti imzasını kullanıyordu. Herkes bunun Kenan Evren olduğunu anlıyordu elbette… Metinlerin altına da yer belirterek “Kütahya konuşması, Edirne konuşması” diye not düşüyordu. Ara sıra da yer belirtmiyor, içerikten ilham alıyordu:

-İpe sapa gelmez konuşması!

Pınarhisar Cezaevinden çıkış yapan muhafazakar sağ çizgiye ve Tayyip Erdoğan’a Evren Bulvarı hayırlı olsun!

 

 

‘Neden benden korkmuyorsunuz?’

Başbakan Tayyip Erdoğan’a karşı bir volkan patlaması halinde yaşanan “Taksim Direnişi” ve ona karşı oluşan şaşkınlık-dağınıklık iktidarın kimyasını bozdu. O yüzden de 31 Mayıs gecesi başlayan “Taksim Süreci” konusunda devamlı olarak yalpalıyorlar.

Bir yandan “çevreci gençlerimizin gözlerinden öpüyorum” diyorlar, birkaç saat sonra o gözlerini plastik mermilerle oyuyorlar!

Çevreci gençlerin eylemlerine “saygı” duyduklarını açıklıyorlar. Aynı metnin sonunda “tamam artık parkı boşaltın” diyebiliyorlar.

Hani “saygı” duyuyordunuz?

Esas sorun ağaçlar olmadığı konusunda ortak bir mutabakat var. Hem iktidar hem de sokak çocuklarından oluşan “Yeni Muhalefet” anlaşıyorlar.

Çözüm konusunda bir anlaşmaya varılmamasıysa tamamen AKP’nin keçi sütüyle yoğrulmuş siyasi inadı yüzündendir. Daha dar açıyla bakıldığında bunun sadece AKP Liderinin özel pozisyonundan kaynaklandığı görülebiliyor. Erdoğan’ın bütün konuşmalarının satır aralarında şu var:

– Neden benden korkmuyorsunuz?

 

Erdoğan eski Erdoğan değildir

Taksim Gezi Parkı Türkiye’de yepyeni muhalefet kanallarını açtı. Şimdi kitleler heyecanla bu kanallara yöneliyorlar. Bir gece yarısı İstanbul’un orta yerinde başlayan vahşete karşı insanlar bir anda sokaklara fırladılar:

-Yeter, durun artık! diye var güçleriyle bağırmaya başladılar.

Eğer Başbakan Tayyip Erdoğan bunu iyi kavrayıp okuyabilecek basirete sahip olabilseydi, kendisi ve partisi de bu gelişmeden istifade edip, 2007 Seçimlerindeki oy oranına yakın bir kitle desteğine kavuşabilirdi.

Nasıl?

İlk büyük polis saldırısının ardından ortaya çıkıp “durun” diyebilseydi:

-Can güvenliğiniz, toplumsal kararlılığınız benim kışla projemden önemlidir! Taksim Gezi Parkı, olduğu gibi kalacaktır.

Arkasından da şunu ekleyebilirdi:

-Böylesine büyük kitlesel ve kararlı gösteriler ancak bizim iktidarımızda mümkün olabiliyor. Eskiden olsa sıkıyönetim ilan edilir, sokağa çıkma yasakları konulurdu. Gençler bizim açtığımız yollardan geçtiler! Onlara saygı duyuyoruz, cesaretleri açısından takipçilerimiz olarak görüyoruz!

Tam tersini yaptı. Kendisinin açtığı dikenli yollara sapmayı seçti. Bu yüzden de kaybetti!

Erdoğan artık eski Erdoğan değildir!

 

Taksim Devrimi

DİSK’in eski başkanı ve CHP İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebi ile tam 1 Mayıs 1977’deki kürsünün kurulu olduğu Taksim Gezi Parkı merdivenleri üzerinde konuşuyoruz. Başkan 1977 Mayısından girdi, 2013 Haziranından çıktı ve şöyle dedi:

-Bu bir devrimdir!

Taksim Direnişi, eski yapılara ait her şeyi çökerterek ilerliyor. Bunların başında otoriter siyasi yapılar var. Özünü ordunun oluşturduğu “Ceberrut Devlet”i yeniden inşat etmek mümkün olamayacaktır. İktidar partisi, Ordunun toplum içindeki etkisini sıfırladıktan sonra yerine polisi ikame etti.

Taksim’de görüldü ki, bu paslı proje yerle bir oldu!

Ceberrut Devlete göbekten bağlı yaygın medya da aynı sallantı içinde yıkılıyor. Her geçen gün itibarlarını biraz daha yitiriyorlar.

Taksim Direnişi’nin etkileri önümüzdeki süreci kalıcı olarak etkiyecektir. Bu asker destekli “1 Dakika Eylemi”ne hiç benzemiyor. Eski olan her şeye karşı ilerliyor.

Farkını en güzel biçimde Aydın Çubukçu ifade etti:

“Biz yıllardan beri kışkırtıyoruz, silkeliyoruz, örgütlüyoruz ama böylesi bir patlamayı başaramadık!”

Çubukçu bu görüşünü “dış mihraklar” arayan iktidar ve onun yanında olanlara karşı yazdı:

-Bizim başaramadığımızı dış mihrak mı başardı?

Gezi Parkı, ağaçla başladı her şeyi önüne katarak süpürerek yolunu açıyor. Süleyman Çelebi’nin tespiti dikkate alınmalı:

-Taksim Direnişi bir Devrimdir!

 

 

Posted in Köşe Yazıları.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir