Delikanlı kim bakalım?

Türk Dil Kurumu’nun Türkçe Sözlüğü’nde “delikanlı” karşılığı olarak şunlar yazıyor:

“Çocukluk çağından çıkmış genç erkek.”

Cahit Sıtkı Tarancı’dan bir alıntıyla (Otuz Beş Yaş şiiri) “delikanlı” daha anlaşılır hale getiriliyor: “Delikanlı çağımızdaki cevher.”

Delikanlılık ise Çetin Altan’ın bir metninden alıntı yapılarak anlatılıyor:

“Hangi tür davranışın delikanlılığa daha uygun olduğu konusunda bir türlü karara varamazlardı.”

Buradaki “delikanlılık” büyüyüp erişkin olma durumundan çok, yürekli, bilekli, atak, cesur, doğru gibi övgüleri hak eden bir davranış biçimini sorguluyor.

Politikada “delikanlılık” kavramını uluslararası ilişkilerde ilk kez AKP Lideri ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan kullandı. Almanya Başbakanı Angela Merkel’i kastederek:

-Delikanlı olsun ciğerimi yesin! dedi.

Yerinde olup olmadığı tartışılır bir konudaki bu çıkışı en fazla Almanya’daki meslektaşlarımızı etkiledi. Erdoğan’ın bu demecini haberleştirmek için, telefonlara sarılıp, Türkiye’de faaliyet gösteren Almancası kuvvetli gazetecileri aradılar:
-Erdoğan ciğerini niye ikram ediyor? Merkel’den cinsiyet değişikliği mi isteniyor? Delikanlı olmak ne demek? Ciğer yemek ne demek?

Gerçekten zor bir durum oluşmuştu.

Ama Türkiye’deki herkes bunu gayet iyi anlamıştı. Erdoğan sokak dilini gayet anlaşılır biçimde kullanıyor, böylelikle meramını kendi seçmen kitlesine anlatıyordu.

Ayrıca “delikanlılık” ile “Tayyip Erdoğan” onun hayranları tarafından da birbirine çok yakıştırılıyordu:

-Erdoğan delikanlıdır!

•••

Delikanlılık öyle haybeden kazanılan bir unvan olamaz elbette. Hakkını vermek gerekiyor. Yeri ve zamanı geldiğinde ortaya çıkıp “göster delikanlılığını” diye talepler yükselince, delikanlılığın gereklerini de yerine getirmek bir mecburiyettir.

Yoksa delikanlı ile aynı kökten gelen başka sözcüklerin arasında eriyip gitmek de oyunun kuralları arasındadır.

Mesela delikanlının kökünde var olan “deli” için Türkçe sözlükte şunlar yazıyor:

“Aklını yitirmiş olan, aklî dengesi bozulmuş olan, mecnun…”

Delibozuk, deli divane, delidolu, deli balta, deli fişek, deli gömleği diye uzayıp gidiyor. Hepsi “deli” ile başlıyor ama delikanlı mertebesine ulaşamıyor.

•••

Ülkede seçim dönemi yaşanıyor. Pek çok aday seçmenlerin oyunu alabilmek için her gün dil döküyor. Bir günde üç dört ayrı miting düzenleyerek seçmenlere sesleniliyor.

Adaylar içinde en avantajlı konumda olan ise hiç tartışmasız Tayyip Erdoğan. Gündüz AKP’nin Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Adayı olarak meydanları sarsıyor. Geceleri de iftar sofralarından Cumhurbaşkanı sıfatıyla hem icraatlarını anlatıp vaatlerini sıralıyor, hem de rakiplerine saydırıyor. Önce aşağılıyor, sonra hakaret ediyor, sonra suçluyor, sonra da suç ihbarlarında bulunuyor.

Rakipleri arasında bu ağır salvolara karşı performansı yüksek en iyi cevapları CHP’nin Cumhurbaşkanı Adayı Muharrem İnce veriyor. Onun için “hakkından geliyor” diyenler de var, aynı sıklette olduklarını teslim edenler de… O kadar ki Erdoğan’ın ayarlarını bile bozabiliyor. Mesela 9 Mayıs 2018 günü sabahtan Edirne’ye gidip eski HDP Eş Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Adayı Selahattin Demirtaş’ı ziyaret etti. Aynı günün gecesinde Ankara’da AKP merkezinde Erdoğan’la görüştü. Birlikte tokalaşma pozu verdiler. Herkese “hah işte Türkiye bunu istiyor” falan dedirttiler.

Aradan yaklaşık bir ay geçti. Erdoğan 5 Haziran’da Edirne ziyaretini ancak kendine uygun biçimde yorumlayabildi:

-Edirne’ye gidip teröristi ziyaret etti!

Çok geç kalınmış bir yıpratma hamlesi olarak kayıtlara geçti. O gün seni de ziyaret etti, hiçbir şey demedin? Ertesi gün de söylemedin. O hafta da söylemedin. Aradan yirmi altı gün geçmiş, akıllarda sadece İnce’nin demokratik inceliği kalmış. Bir de mahpusluk hayatına devam eden Selahattin Demirtaş!
Cumhurbaşkanı adaylarının en genci Demirtaş. Delikanlılık çağına en yakın yerde o bulunuyor. Ayrıca hapisteyim diye de ağlayıp, gözyaşı dökmüyor.

Bu bakımdan da “delikanlılık” unvanını fazlasıyla hak ediyor.

Mağduriyet edebiyatı yapmak yerine, özel bir kampa çekilmiş de ringe çıkmaya hazırlanan boksör gibi olduğu yerde hafif hafif zıplayarak kondisyon çalışması yapıyor.

Betimlemeyi tamamlamalıyım. Demirtaş seçim ringinin köşesine zincirlenmiş bir boksördür. İsteyen bütün rakipleri ona yaklaşarak yumruk attıktan sonra onun kol mesafesinin dışına çıkabiliyorlar.

Burada yazının başına dönme zamanı geliyor. Sözlükten girdik, cezaevinden çıktık. Koca yazının ortasına yer alan soru ise başlıkta duruyor:

-Mevcut koşullarda söyleyin, delikanlı kim bakalım?

Posted in Köşe Yazıları.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir