On yıllar önce Türkiye’nin “korku figürü” Türkiye Komünist Partisi TKP idi. Ülkenin başına gelebilecek bütün felaketlerin önceden belirlenmiş adresi, illegal faaliyet yürüten TKP olarak ilan edilirdi!
Aleni biçimde ortalarda gözükmediği için efsaneye dönüşmüştü. Oysa TKP 1974’ten sonra kitleselleşebildi. 12 Eylül 1980’den sonra TKP Genel Sekreteri İsmail Bilen vefat etti. Yerine Haydar Kutlu geçti.
Bir gün Haydar Kutlu-Nihat Sargın Türkiye Birleşik Komünist Partisi’nin liderleri olarak (1987) ülkeye döndüler. Yargılandılar, hapis cezası adılar, yattılar, çıktılar. Türkiye Cumhuriyeti’nin önemli bir “korku figürü” elinden alındı.
Haydar Kutlu esas adı olan Nabi Yağcı olarak kamuoyunun önüne çıktı.
Ama Türkiye’nin “normal” olmayan ruh hali yeni korku tezlerine sarılarak hayata tutundu. Artık PKK ve onun “korkulacak” lideri Abdullah Öcalan vardı.
O kadar ki Abdullah Öcalan’dan bahsedilirken mutlaka “bölücü başı” veya “terörist başı” gibi sıfatlar eleme mecburiyeti getirilmişti.
Bu yapay operasyonlar gerçeği değiştiriyor muydu? Yoo ne gezer? Kürtler açısından Öcalan, devletin işaret ettiği yerden çok farklı mertebeye konuluyordu. Kürtlere iade-i itibar sağlayan kişi idi.
Şimdi devlet tarafından bu gerçek görüldü. Apo artık çete reisi değil, siyasi çözüm için en doğru adres olarak kabul edildi.
Kürt milletvekilleri devletin olanaklarıyla Abdullah Öcalan’a gidiyorlar. Oradan dönüp PKK askeri-siyasi merkezi konumundaki Kandil’e gidiyorlar, görüşmeler yapıyorlar, dönüp geliyorlar.
Bunların hepsi “normal” olarak görülüyor. Kimse PKK liderleriyle görüştü diye ihbar edilmiyor, hakkında soruşturma açılmıyor.
Türkiye normalleşiyor. Ama daha “güzel günler göreceğiz çocuklar” çizgisine gelmiş sayılmayız. Sadece doğru adres konusunda isabet var.
Eskiden Kürt Sorunu, Washington’da, Paris’te, Londra’da, Brüksel’de yapılan temaslarda “masaya yatırıldı” haberleriyle havanda su dövülürdü.
Şimdi ise durum değişti. Ama herkes için değil. O yüzden şaşkınlık sürüyor:
-Tuhaf şeyler oluyor!
Tuhaf şeyler oluyor!
Posted in Köşe Yazıları.