Özel televizyonların yayın hayatına başlamasıyla birlikte pek çok gazeteci yeni medyada öne çıktı. Bunların biri de Tayfun Talipoğlu idi. Milliyet’in Ankara Bürosunun emektar muhabirlerinden biriyken bir anda bütün Türkiye’nin tanıyıp sevdiği yıldız haline geldi.
Tayfun ne tür programlar yaparsa yapsın, gazeteciliğini her zaman en öne koydu. İçinde mutlaka “haber” bulunan bir çizgi izledi.
Onun programlarının en sadık izleyicilerinden biri de rahmetli ağabeyimiz Hasan Pulur idi. Bir akşam önce izledi “Bam Teli” programında Tayfun Talipoğlu’nun neler bulup ekrana getirdiğini sabah sohbetlerimizde uzun uzun anlatırdı. Sonra da oturur yazardı. Çünkü içinde “haber” vardı.
Tayfun çok yetenekliydi. Daha televizyon yıldızı olmadan da eline aldığı mikrofonla sahnelere çıkar olağanüstü güzel şarkılar söylerdi.
Eski Milliyet’ten Zülfükar Doğan ile Diyarbakır Kervansaray Otelinde konakladıkları bir gece Tayfun tek şarkı okumak için çıktığı sahneden izleyicilerin ısrarlı alkışları sonunda bir saati aşan özel bir program yapmıştı.
Tayfun değişen koşullara göre eğilip, bükülmedi. Yerini koruma kaygısıyla kendinden ve program içeriklerinden ödün vermedi.
Bu yol haliyle güç sahiplerini rahatsız edecekti. Etti de…
Yaygın medyanın dışına itildi. Ancak ekranlardan sökülemedi. Kalemiyle de aynı yolun yolcusu oldu.
Özel bir gazetecilik markası olarak parıltılı yolunda ilerlemeye devam etti.
Her ölüm erkedir.
Tayfun’un ki ise çok erken oldu. Onun “kalp krizi geçirdi” haberlerine bile alışamamışken ölüm haberi yıktı geçti.
Tayfun Talipoğlu paylaşmacı bir insandı. Gezip gördüğü ülkeler, şehirler, yörelerde kendisine verilen hediyeleri, Safanbolu’ya armağan etti. Orada mütevazı bir “Bam Teli Müzesi” vardır.
Tayfun Talipoğlu’nu her zaman özlemle anacağız ve hiç unutmayacağız.