İŞTE VEDAT AYDIN’I KATLEDEN KADRO

İşte Vedat Aydın’ı katleden kadro!

Terörü bitirecek sihirli formül:

Vurun Kürtlere yine yeniden…

Başbakan Tayyip Erdoğan son PKK eylemlerinin ardından iftar sofrasından “barış” mesajları verdi:

-Bıçak kemiğe dayandı!

Ramazan bitince artık farklı bir milat oluşacağını da müjdeledi!

Oysa Erdoğan için “farklı” olan her şey bölgede on yıllardır yapılıyor.

PKK eylemleri şiddet mi içeriyor? O zaman biz daha şiddetlisini yapacağız!

Yaptınız zaten…

Ülkenin bir bölümünde neden genç insanlar çok fazla ölüyorlar?

Hiç düşünmeyin: Bitirmek için!

Vura vura bitireceklerdi… Faili meçhullerin esas amacı bu değil miydi?

PKK vuruyorsa, biz de vuracağız. Hem de onun yaptığının kat be kat fazlasını yaparak…

Yasa dışı bir örgütle bir devlet mücadele edebilir. Ama her birimiyle yasa dışı hale getirilmiş bir devletle hiç kimse başa çıkamaz…

Bakanlar, başbakanlar, parlamento, yargı, silahlı kuvvetler, polis… Hepsi etkisiz kalır yasa dışı bir örgütlenme modelini benimsemiş devlete karşı…

Zaten kalındı da…

Mesela Başbakan Yardımcısı Deniz Baykal, Diyarbakır’ın Lice ilçesine sokulmadı 1994’te… Eğer girebilseydi o zaman görecekti, tam yedi helikopterin dört saat bütün ilçeyi tepeden otomatik silahlarla taradığını… 44 kadın ve çocuğun kapatıldığı betonarme tek katlı binaya giren Bolu Komando Tugayı’na mensup erlerin şaşkınlıkla sorduğu şu soruyu öğrenebilecekti:

-Siz nasıl sağ kaldınız burada?

Tam 64 mermi duvarı delmişti oysa…

Bundan daha şiddetlisi ne olabilir ki?

Hepsi yapıldı, olmadı… Olmuyor.

Bir tek şey kaldı yapılmadık:

-Barış!

***

İşte Vedat Aydın’ı öldürenlerin tam kadrosu

Geçenlerde Şükran Aydın’a altı kişi gösterdiler:

-Bunlar olabilir mi, eşini evden alıp götürenler?

Acılı kadın baktı, 20 yıl önce işlenmiş cinayetin olası faillerine, “yok” dedi:

-Bunlar değil!

Yaz başından beri üzerinde çalıştığımız Diyarbakır’daki faili meçhul cinayetler dönemini irdeleyen belgesel için titiz bir arşiv taraması da yapıyoruz.

O yılların “yıldızları” arasında ön sırada gelen Murat Demir ve Murat İpek adlı itirafçılar, katıldıkları kanlı operasyonların ardından yeniden “pişman” olmuşlardı. Bu sefer insan hakları savunucularına geldiler:

-Biz epeyce cinayet işledik!

Şanar Yurdatapan, “İki Muratları” Güneydoğu’yu en iyi izleyen gazeteci Celal Başlangıç’ın karşısına oturttu. Günlerce çekim yapıldı. O kadar eskide kaldı ki bu çekimler, bantları okuyacak cihazlar artık neredeyse müzeye kaldırıldı. Çok emek isteyen zahmetli bir süreçten sonra bu çekimler dijital ortama aktarılabildi.

Bir haftadır bu çekimleri izliyorum, gözlerim kan çanağına döndü… Çekim bantlarından da adeta kan fışkırıyordu.

Murat Demir anlatıyor:

-HEP Diyarbakır İl Başkanı Vedat Aydın’ın öldürülmesine karar verilmişti. Vedat Aydın öldürülecek, ardından yapılacak cenaze töreninde de katılanların üzerine ateş açılacaktı ki, bundan sonra halk bir daha böylesi kitle eylemlerine katılmayacaktı… Plan buydu…

***

Vedat Aydın’ın eşi Şükran Aydın belgesel çekimleri için konuştuğumuzda bana bu yılın Mayıs ayında o geceyi şöyle anlatıyordu:

-Gece saat 12’ye geliyordu. Bahçeye üç araç geldi. Biri lacivert, ikisi açık kahve rengi… Vedat, ‘bunlar bana geldiler, bu saatte geldiklerine göre, öldürecekler beni’ dedi. Alıp giderken bizim bakışlarımızdan durumu anlayan polislerden biri ‘merak etme yenge iki gün sonra çıkar’ dedi.

Şimdi de Murat Demir’e kulak verelim:

-5 Temmuz günüydü… Saat gece 11’i geçmişti ama 12 olmamıştı… Üç araba gittik. Biri lacivert iki sütlü kahve rengi Renault… Bunlar jandarmanındı… Lacivert JİTEM’in…

Celal Başlangıç soruyor:

-Kimler vardı?

-Hasan Adak, Halit Çelik, Kemal Embek, Adil Timurtaş, Ben, Yeşil, Cem Ersever, özel harekattan Bülent, Murat ve İmam… Cem’in şoförü uzman çavuş Sezgin de vardı. Bir de sondan Cem’in manevi oğlum dediği Mete geldi.

Murat anlatıyor:

-Maden’i doğru yola çıktık. Üç arabayız, yargısız infaz olacağı için normal polis devriyesine falan rastlayıp işi bozmasınlar diye iki polis arabası da bize eskort yapıyordu…

Maden ilçesine 10-15 kilometre kala kırsal kesime saptık. Vedat Aydın sorgulanıyordu. Onun bir cümlesini hiç unutmam, dedi ki:

-Ben sizin sistemli sorgularınızda bile çözülmedim, şimdi burada kaba dayak, falaka beni hiç çözemez… Nasıl olsa öldüreceksiniz, hiçbir şey söylemeyeceğim!

Temmuzun 5’inde aldık, 6’sının akşamı işi bitirdiler… Cem, Yeşil, Mete, Hasan Adak ,Vedat Aydın’ı alarak bizim yanımızdan uzaklaştılar. Öldürülmemişti henüz… Hasan Adak’a yaptırıyorlar işi… Hasan 1974/4 tertip asker o zaman… Jitem’de, itirafçı, Mardinli…

***

Murat Demir’in cenaze günü izlenimleri de şöyleydi:

-10 Temmuz 1991 günü cenaze töreni yapılacaktı. Biz sadece Diyarbakır’dan katılım olur, 300-500 kişi anca gelir diye tahmin yapıyorduk. Sadece Güneydoğu’dan değil, Türkiye’nin her yerinden insanlar geldiler. A Timleri surların üzerine yerleştirildiler. Biz de o gün özel harekatçılar gibi giyinmiştik, kar maskelerimiz vardı, bizi kimse tanıyamazdı.

Murat Demir bundan sonra isimler sıralayarak ilerliyor:

-Diyarbakır İl Jandarma Alay Komutanı Albay İsmet Yediyıldız telsizden “bunlar şehri ele geçirecekler” diyerek talimatı verdi:

-Gerekeni yapın!

Sadece ben kalabalığın üzerine 47 mermi sıktım.

Ortalık kan gölüne dönmüştü. Biz Ulu Cami önüne geldik, kimlik kontrolü yapıyoruz, istediğimizi de alıyoruz. Baş komiser İbrahim Pelit vardı yanımızda… Yaralı üç kişiyi arabaya taşıyorlardı, Pelit orada üç yaralıyı da vurdu! Gözlerimle gördüm…

O gün 116 kişi öldü… Ama resmi olarak 7 kişinin öldüğü açıklandı. Fis köyüne yakın bir yere topluca gömüldüler. İki ayrı çukur açılmıştı. Kalan 15-20 kişinin de cesetleri satırla parçalara ayrılarak nehre bırakıldı…

11 veya 12 Temmuz günü hepimizden rapor istediler. 7 sayfalık rapor verdik. OHAL Valisi Hayri Kozakçıoğlu’na, Asayiş Kolordu Komutanı Hikmet Köksal’a, İsmet Yediyıldız’a ve Kurtuluş Öğün’e…

Bu olaydan sonra bize ödül verdiler. Jandarmaya ait bir Mercedes arabayla İstanbul’a gittik, eğlendik, yedik içtik…

***

Bu uzun söyleşiler 1997 yılının Mart yapılmıştı. 28 Şubat Süreci denilen askerlerin yüksek volümlü emirlerinin medyada yankılandığı dönem…

Söyleşi çok ama çok uzundu, gazete sayfaları ise sınırlı… Her şey yayınlanamadı. Ama bu söyleşiler gerçeğin ta kendisiydi. İtirafçıların anlattığı hikayeler ile hayattaki karşılıkları üst üste tamı tamına oturuyordu: Cinayetler, kurbanlar, katiller, kurumlar, komutanlar, polisler, müdürler, valiler… Hepsi bu sahne içinde yerlerini almışlardı.

Vedat Aydın’ın eşine katledilişinden 20 yıl sonra soruyorlar ya, kim olabilir diye? Şükran Hanım da “aradan bu kadar yıl geçmiş” diyor: Nasıl bileyim?

İşte Vedat Aydın cinayetini işleyenlerin tam listesi “içerden” bir katılımcı tarafından anlatılıyor.

Buyurun buradan başlayın!