İşgal edilmiş ülke!

Kimsenin itiraz edemeyeceği bir gerçek vardır:

 

-İşgal edilmek çok kötü bir şeydir!

 

Eski zamanlarda da kötüydü, yeni zamanlarda ise katlanılmaz bir zulüm oldu, işgale uğramak. Savaşlar sonunda galip gelenler, mağlup olanların yaşam alanlarını, topraklarını, ülkelerini işgal ederler. İşgale uğrayanlar artık kendi kanunlarını, teamüllerini geleneklerini değil, işgalcilerin buyruklarına boyun eğmek zorunda kalırlar.

 

Tarihin derinliklerinde kalan yıllarda savaşlar yeni zamanlarla kıyaslanmayacak kadar “ahlaklı” imiş. Amin Malnuf “Labirent-Batı ve Hasımları” adlı son kitabında bir savaş ve zarafet hikayesi anlatıyor:

 

“1905 yılı Mayıs ayının son günlerinde Uzakdoğu’dan gelen hiç beklenmedik bir haber dünyaya yayıldı. Yedi ay önce Japonlara hadlerini bildirmek üzere büyük bir tantana ile Baltık Denizinden hareket eden Rus Çarlık donanması yok edilmiş, aralarında Koramiral Rojestvenski de olduğu altı bin denizci esir düşmüştü. Başından ağır yaralanan Koramiral Kyushu Adasındaki bir hastanede tedavi ediliyordu. Japon zaferinin mimarı olan rakibi Amiral Togo Heihachiro, esir Rus komutana nezaket ziyaretinde bulunup sağlık durumu hakkında bilgi almıştı.”

 

İş Bankası Kültür Yayınlarından çıkan “Doğan Kuban Kitabı” adlı nehir söyleşide Müjgan Yıldırım’ın sorularını yanıtlayan Hocamız, bugün anlaşılması mümkün olmayan bir savaş hikayesi anlatıyor. İnanılması zor olan hikayeyi kendisine ben de sormuştum, evinde yaptığımız bir belgesel çekimi sırasında…

 

Birinci Dünya Savaşında Kuzey Irak’ta bir İngiliz Esir Kampı kuruluyor. Bu kampta ki Osmanlı esir askerlere, İngilizce ders için kurs açıyorlar. Doğan Kuban bu bilgiyi verdikten sonra şöyle devam ediyor:

 

-O esir kampından İngilizce bilen pek çok değerli aydın çıktı!

 

Savaşıp esir aldıkları düşmanlarına karşı ne kadar insanca davranılıyormuş önceki yüzyılın başında…

 

Yeni zamanlarda ise işgaller daha yumuşak, barışçıl biçimde olabiliyor. Tank, top sesleri duyulmadan sessizce ülkeler ele geçirilebiliyor. İşgalciler, işgal ettikleri ülkelerde yaşayanlardan çok farklı görüntü vermiyorlar. Onlardanmış gibi davranarak sakince her yere sızıp ülkeleri ele geçiriyorlar.

 

Fakat icraatları eski zamanların savaş galipleri gibi olmuyor. Dostluk, insanlık, merhamet, acıma duygusu ve ahlak tamamen tedavülden kaldırılıyor. Kendileri dışında olanların tamamı tehlikeli düşmanlar olarak işaretlenip, imha edilmek üzere not ediliyor.

 

Bu koşullarda işgale uğrayan ülkenin bütün kaynakları kurutuluncaya kadar sömürülüyor. Temel yapıları önce hafifçe, sonra bombalama şiddetinde yerle bir ediliyor. Ülkenin tarihi değerleri paramparça oluyor. Yerine konmak istenen değerlerin, geçerli bir değer olmadığını, işgalciler de görüp anlıyor. Ama anlamazlıktan geliyorlar. Çünkü sahip oldukları alan çaresizliğin girdabında kıvranan bir zavallı:

 

-İşgal edilmiş ülke!      

Posted in Köşe Yazıları.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir