Vedat Türkali’nin 75 yıllık yoldaşı Merih Abla!

 

 

Gazetelerin “Meclis’te tarihi bir gün” başlığıyla haberleştirecekleri gelişme şöyleydi:

“TBMM tarihinde ilk kez türbanlı milletvekilleri genel kurul salonuna girdiler!”

Bu an Türkiye tarihi açısından önemliydi. AKP ve çevresinde halkalananların işaret ettikleri gibi bir “kadın özgürlüğü” aşaması mıydı?

Çocuk gelinler için hiç tepki vermeyen türbanlı vekillerin inandırıcılığı kalmamış şovunun sürdüğü saatlerde İstanbul’da sahici bir özgürlükçü kadın son nefesini veriyordu!

Doktor Ertuğrul Baykal’ın kızı olarak 1919’da dünyaya gelen Merih Baykal Pirhasan, 1940’larda bir komünist militan olarak özgürlük, eşitlik ve demokrasi için mücadeleye başlamıştı.

Türkiye devrimcilerinin “Merih Ablası” olan aydın insan aynı zamanda Vedat Türkali’nin (Abdülkadir Pirhasan) ilk aşkı, son eşi ve 75 yıllık da yoldaşı idi.

Uzun zamandır yatağa bağlı olarak yaşamını sürdüren Merih Abla ebedi olarak gözlerini yumduğunda yan odadaki çalışma masasında oturan Vedat Ağabey; hemen koşup gelen dostları Akın Birdal, Gülten Kaya, Ufuk Uras, Zeynep Tanbay’a şöyle diyordu:

-Merih benim sadece eşim değil gerçek bir yoldaşımdı!

Vedat Ağabey, onu ilk gördüğü anı “Komünist” adlı kitabında şu satırlara anlatıyordu:

“Yaşamımda iz bırakan bir olay başladı lise son sınıfta. İstanbul Erenköy Kız Lisesi’nde okuyan Merih geldi bizim sınıfa. Samsun lisesinde karışık eğitim başlamıştı. İki kızdılar bizim sınıfta. Merih’i görür görmez taşralı bir delikanlı olarak çarpılıverdim! Konuşmalarımız başladığında daha da çarpıldım, şiire düşkündü o da; yazıyordu da…”

Cumhuriyet Türkiye’sinin iki genç aydını arasında aşk böyle başlamıştı. Çok kısa süre sonra sadece iki sevgili değil, “gizli” Türkiye Komünist Partisi’nin iki militanı haline geleceklerdi.

31 Ekim 2013 öğlenden sonrasına kadar devam edecek nice yollardan birlikte geçecek arkadaşlık serüveni Samsun’da böyle doğmuştu.

Merih Abla’nın kendisi üzerindeki etkisini okul sıralarında yazdığı şu şiirle dile getirmişti Vedat Ağabey:

“Göklerden kayarak bir yıldız indi/ Güneş bile sönük kalır yanında/ Hırsız feneri gibi gezindi/ Kimsesiz kalbimin duvarlarında.”

 

İleriki yıllarda mahlas olarak Vedat Türkali adını alacak olan Abdülkadir Pirhasan, İstanbul’a üniversiteye geleceği belli olunca yine şiire vurmuştu kendini:

“Geliyor üzerime/ Hasret bürüklü günler/Ayrılık yüklü günler/ Ayrılık yüklü günler!”

Kitapta olmayan bazı ayrıntıları Vedat Ağabey geçtiğimiz kış Akın Birdal ile sohbet ederken anlatmıştı bize:

“Merih ile evlendiğimizde ona takılan bütün altınları ve mücevherleri bir torbaya koyup Parti’ye bağışlamıştı!”

Merih Pirhasan Türkiye’de 1980’lerde ortaya çıkan bağımsız kadın hareketinin erken gelen öncülerindendi.

Özgürlük adına başını örtüp TBMM’ye giren kadınların göklere çıkartıldığı gün –belki de sessiz bir protesto ile- gözlerini kapadı ve gitti!

Posted in Köşe Yazıları.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir