Can Yücel’in “İşçi Marşı” şiiri en karamsar günlerde bile umudun imkânsız olmadığını gösterir:
“Bahar yakın demek ki, mevsim böyle kışladı…”
Tam da satırlardaki durum ortaya çıktı!
Türkiye’nin üzerinde kara bulutlar dolaşırken, demokrasi arzusuyla cezaevinden çıkıp gelen Başbakan, diliyle idam sehpaları kurarken, birden “bir şeyler” oldu!
MİT Başkanı Hakan Fidan’ın İmralı Adasına giderek PKK lideri Abdullah Öcalan ile görüştüğü açıklandı. Kürt siyasetçiler Ahmet Türk ve Ayla Akat Ata, İmralı’ya gitmelerine ve Öcalan ile görüşmelerine izin verildi.
Büyük bir iyimserlik dalgası kapladı ülkeyi. Bu gelişmeler “kulis” faaliyeti olarak satır aralarından değil, en yetkili ağızlar aracılığıyla kamuoyuna açıklanıyordu.
Çocuklarını askerlik görevi sırasında kaybetmiş aileler, bu gelişmeleri olumlu bulduklarını söylüyorlardı:
-Bizim çocuklarımız öldüler, başkalarının çocukları ölmesinler!
Bu pozitif dalga ülke sınırlarını da aşıyordu. Brüksel’de çalıştığı ofisteki masasından fırlayan Sakine Cansız, sevinçle “bu iş tamam artık” demişti:
-Çözüm göründü!
Kürt Sorunu çözüm yoluna girmiş gibi görünüyordu. Devlet 1984 yılının 15 Ağustos’undan bu yana devamlı çatıştığı silahlı gücün en tepe noktasındaki adamı muhatap almıştı.
Hiçbir mutlu anı çok uzun yaşayamayan Kürtler, bu sıcak gelişmeleri sevinçle karışık tedirginlikle izliyorlardı:
-Dur bakalım ne olacak?
2011 Genel Seçimlerinde de böyle olmamış mıydı? BDP ittifak yaptığı siyasi yapılarla birlikte adaylarını bağımsız olarak seçimlere sokuyordu. Anti demokratik seçim barajı böylece etkisiz hale getirilecekti.
Ama devlet eski alışkanlıklarını bir türlü bırakmıyordu. Yürürlükten kaldırılmış bir yasa maddesini dikkate alarak BDP adaylarını veto etti. Güneydoğu’dan bir isyan dalgası yükseldi. Bismil’de lise öğrencisi Halil İbrahim Oruç, polisin açtığı ateş sonucu öldürüldü. Yerde kıvranırken polis tekmesiyle de dişleri kırıldı!
Diyarbakır sokakları karıştı. Bundan sonra devlet “tamam” dedi:
-Seçime girebilirsiniz!
Kürtler en basit kazanımları için “kurban” vermek zorunda bırakılıyordu. Bu durum da bu kahrolası ülkede “normal” karşılanıyordu.
İmralı görüşmeleri başladığında Kürtlerin kaygıları vardı.
-Acaba başımıza yine bir işler gelecek mi?
Nitekim geldi. PKK ve Kürt halkı içinde büyük bir saygınlığa sahip Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Söylemez Paris’te büyük bir hüner isteyen profesyonel cinayetle katledildiler.
Barış aşamasında yapılan bu provokasyon için herkes sağduyulu olmaya davet edildi.
Kürtlere yine matem düştü!
Seçimlere girmeleri zor!
Belediye Başkanı seçilmeleri zor!
Başkanlıklarını tamamlamaları zor!
Parlamentoda varlıklarını sürdürebilmeleri zor!
Şimdi –belki- barış yapılacak.
Kürtler için barış da zor!
Kürtler için barış da zor
Posted in Köşe Yazıları.