KARANLIK YILLARIN KARASI İPEKÇİ CİNAYETİ

Milliyet gazetesinin kurucu genel yayın yönetmeni Abdi İpekçi görevinin 25. yılında 1 Şubat 1979 tarihinde katledildi. Abdi Bey’in katleden kurşunları Mehmet Ali Ağca sıkmıştı. Dolayısıyla teorik olarak “katil” Ağca’dır!

Ama daha sonra meydana gelen gelişmeler gösterdi ki, Ağca büyük bir organizasyonun küçük bir aparatıdır.

İpekçi’nin katil zanlısı olarak yakalandığında dönemin içişleri bakanı Hasan Fehmi Güneş idi. Bülent Ecevit’in başbakan olduğu CHP+Bağımsızlar kabinesi ülkeyi sıkıyönetim altında generallerle birlikte yönetiyordu.

İstanbul’da da 1. Ordu ve Sıkıyönetim Komutanı Necdet Uruğ vardı.

O dönemde sanıklar için gözaltı süresi 15 gün idi. Mehmet Ali Ağca sorgusunun 13. gününde işlediği cinayetle ilgili bazı ipuçları vermeye başlamıştı. Yani bir anlamda çözülüyordu. İstanbul Emniyeti Sıkıyönetim Komutanlığına bir yazı yazarak sorgu için ek süre istedi. General Uruğ bu izni vermedi. Bir anlamda sorgu yarım kalarak sanık Ağca, askerlere teslim edildi. Maltepe Zırhlı Tugay Komutanlığına konuldu. Sağlık kontrolü için hastaneye gittiğinde kaçmaya teşebbüs etti. Başaramadı. Bu birinci denemeydi. İkincisinde başardı, kuşların bile izinsiz uçamadığı askeri garnizondan kaçtı!

Bu firar ile ilgili en net açıklamayı İçişleri Bakanı Hasan Fehmi Güneş yaptı:

-Mehmet Ali Ağca iç güvenlik güçlerinin elinden alınmış ve salınmıştır!

General Uruğ ise bu ağır iddiaya karşı ciddiyetiyle alakası olmayan değişik açıklamalar yaptı. Ama hiç birisi Hasan Fehmi Güneş, kadar inandırıcı olamadı. Çünkü Uruğ, insan hakları açısından yaklaştığını söylüyordu. Avrupa’dan yükselen işkence iddialarına karşı böyle “ödünsüz” davrandığını açıklıyordu.

Ağca gibi bir katilin sorgusunun üç-beş gün daha uzatılmasından kim rahatsız olabilirdi ki? Olsa olsa, onun suç ortakları!

Zaten bu yüzden de Güneş’in kalın harflerle altını çizdiği operasyon yapıldı:

Alındı ve salındı!

Ağca firar ettikten sonra Türkiye’nin tanıtımıyla ilgili büyük bir eylem daha yaptı, Papa’yı vurdu!.. Artık Ağca’yı ve ülkesini bütün dünya tanımıştı!

Zaten yıllar sonra döndüğünde tahliyesi esnasında karşılayanlar şöyle selamladılar:

-Türkiye seninle gurur duyuyor!

Katiliyle gurur duyanlar ülkesi?!!!

Artık garip gelmiyor.

Abdi İpekçi’nin katledildiği dönem için “ülkenin karanlık yılları” deniliyordu.   

Üzerinden yıllar geçtikçe bu karanlığın giderek koyulaştığı günlere yeniden döndük. Artık cinayet, katliam, bombalama, toplu imha gibi vahşetler “normal” hale geldi.

Yazık ki, artık Abdi İpekçi gibi gazeteciler de yok. Onu katledilişinin 37. yılında özlem ve saygıyla anıyoruz.

Posted in Genel.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir