izmir Amazonlar Barosu

 

İzmir Barosu 25 yıl önce şüpheli bir trafik kazasında hayatını kaybeden avukat arkadaşları Taner Ünlü anısına “Avukat Hayat ve Adalet” adlı bir toplantı düzenledi. 5 Eylül 2013 günü Atatürk Kültür Merkezi’ndeki iki oturumlu toplantıda çok değerli bilim insanları, siyasetçiler, gazeteciler, sanatçılar ve hukukçular katıldılar.

Katılanları yazacağım ama öncelikle İzmirli genç avukat kadınları anlatmalıyım. Yaz sıcaklarının devam ettiği bir dönemde koca salonun yüzde 80’i genç kadınlarla dolmuştu. Baro Başkanı’na “Kadınlara yönelik bir toplantı mı?” diye sormadan edemedim. Elbette değilmiş!

Sonradan fark ediyorsunuz ki, İzmir Barosu’nun yönetim kadrosu da bütünün bir parçası. Başkan Sema Pekdaş dışında Dilek Demir, Türkan Karakoç, Ümit Görgülü ve Ayşegül Altınbaş’tan oluşan 5 yönetim kurulu üyesine sahip İzmir Barosu…

Bu güzel kentin kadınlarına şimdiye kadar hep “İzmir’in kızları” üzerinden methiyeler düzülürdü. Elbette onların da bir karşılığı var. Ama Adalet gibi toplum olarak en çok ihtiyacımız olan dönemde kadınların bu kadar güçlü biçimde temsil edildikleri bir baro yönetimi gelecek için umut veriyor.

Eğer sevgili Duygu Asena hayatta olsaydı asla bu olguyu kaçırmaz, İzmirli kadın avukatlarla uzun bir hafta sonu söyleşisi yapardı. Beni kırmaz ve başlığını da şöyle atardı:

-Amazonlar Barosu!

 

Avukat Hayat ve Adalet

İzmir Barosu’nun toplantısının ilk oturumunda Fikret İlkiz’in yönetiminde Rıza Türmen, Melek Göregenli ve Ercan Kesal konuştular.

Türmen yargının nasıl bir şey olması gerektiğini kendi üzerinden bir örnekle şöyle açıkladı:

AİHM Yargıcı iken davası olan birisi çat kapı ziyarete geliyor. Geri de çevirecek durum geçildiğinden oturup birer çay içiyorlar. Gelen kişinin mahkemede davası vardır. Ziyaret bitiyor.

Rıza Türmen bundan ötesini de anlattı:

-Ben davadan çekildim!

Melek Göregenli ise yıllar boyu yaptığı bilimsel araştırmalardan örnekler verdi. Saha araştırmaları sırasında kendisine şöyle diyenler oluyormuş:

-Bana haksız yere işkence yaptılar!

Göregenli “bu cümle yapısı, haklı işkence olabilirmiş tezini de barındırıyor” dedi.

Melek Hoca 2005’te çalışmasını anlatırken dedi ki:

-Kürtler, bu dünyanın adaletsiz olduğuna inanıyorlar. Bu inanış Türkler de daha az… Kürtlerde adil dünya inancı daha düşük, ama dünyanın değişmesi için mücadele azmi daha yüksek!

Melek Göregenli konuşmasının başında bir de vurgu yaptı:

-Ben sosyalist bir geçmişten geliyorum!

Sonra devam etti: Hala da sosyalistim, şükürler olsun!

Salondan büyük bir alkış koptu kahkahalar eşliğinde…

Ercan Kesal ise eski bir İzmirli olarak sabah uçaktan iner inmek yaptıklarını sıraladı:

-Kemeraltı’a gittim, önce gevrek yedim, sonra kumru sandviç, boyöz, çay simit…

Bir de kıyaslamalı üç kent örneği verdi:

-Hani derler ya, Ankara beklenen, İstanbul kovalanan, İzmir ise yaşanan kenttir!

Ercan Kesal İzmir’i gelince yaşamaktan başlamıştı…

 

 Gezi bıçak yarasıdır!

İzmir Barosu’ndaki ikinci toplantını Taner Ünlü’nün Sorbon mezunu hukukçu kızı Mine Ünlü yönetti.  Karikatürist Semih Poroy, şair Tuğrul Keskin ve bir gazeteci konuştular.

Şair Keskin, Taner Ünlü’nün yakın arkadaşıydı iç burkan bir konuşma yaptı, sonra da yazdığı şiirlerden dizeler okudu. Semih Poroy ise panel davetini aldığında arkadaşlarıyla yaşadığı anı anlattı:

-Avukatların işi karikatürcülere düştüyse vay halimize!

Oysa Semih Poroy İstanbul Hukuk Fakültesi’ni (üç ders hariç) bitirmiş bir hukukçuydu. Sadece diplomasi yoktu. Onun adalet duygusu çizgilerinde kalın bir iz bırakıyordu.

Konuşmacılardan biri ise şöyle dedi:

-Gezi Parkı Direnişi, iktidarın yüzünde bıçak yarası oldu. İzi hiç çıkmayacak!

Posted in Köşe Yazıları.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir