“Büyük katliam sonrasında”… Böyle bir cümleye başladığınızda doğal olarak karşınızdakilerin tümü sorar:
-Hangi büyük katliam?
Çünkü o kadar çok “büyük katliam” yapılıyor ki, adıyla tarihiyle anmanız gerekiyor.
Gazeteciler, gazeteler, televizyonlar sormuyorlar!
Türkiye’nin yaygın ve yayvan medyası böylesi durumlarda gazetecilik yapacağına iktidarın eteklerine yapışmayı tercih ettiği için ülkenin başına gelen felaketler bile “rutin haber” statüsünün üzerine çıkamıyor.
GAZETECİLİK VAR MI?
Bir elin parmakları kadar az sayıda kalan gazete-televizyon mesleğin temelini oluşturan soru sormayı bırakmıyor. Mesela –10 yıldır yazmaktan onur duyduğum- BirGün 19 Şubat 2016 günkü manşetinde gazetecilik yapıyordu:
“Size bu soruları sormak için varız!”
Gazete birinci sayfasında sorularını sıralıyordu:
“Saldırıyı Suriye’ye girmek için mi kullanıyorsunuz? İstifa edeniniz olacak mı? İktidarınız için savaş iklimi zorunlu mu?”
Cumhuriyet ise yazının başındaki soruyu cevaplıyordu:
“Katliamlar ülkesi! 5 Haziran 2015 HDP Diyarbakır Mitingi 5 ölü. 20 Temmuz 2015 Suruç 34 ölü. 10 Ekim 2015 Ankara 103 ölü. 12 Ocak 2016 Sultanahmet Meydanı 11 ölü. 16 Şubat 2016 Ankara 28 ölü!”
Gazetecilik yapıyoruz diye cenaze levazımatçılığını tercih edenler raflarında hazır duran eski manşet kalıplarını çıkartıp gazetelerine yapıştırdılar:
-Birlik ve beraberliğimize yönelik saldırı!
İktidar sorumluluğu taşıyanlar ise oturup düşüneceklerine sloganlar atmayı tercih ettiler:
-Birlik beraberliğimiz de birlik beraberliğimiz…
Eskiden bunun daha ağdalısı vardı: “Her zamankinden daha fazla bugün ihtiyacımız olan birlik ve beraberliğimiz!”
Nasıl bir birlik ve beraberliğimiz var?
CERATTEPE’DE BİRLİK
Mesela Artvin Dağlarını hallaç pamuğu atmak için büyük bir iştahla bekleyen küfürbaz bir işadamı için devlet bütün gücüyle Artvinlilerin üzerine saldırıyor.
Söz konusu maden için Artvin dağlarına tecavüz girişiminde bulunan iki yabancı firma, Artvinlilerin idare mahkemesine açtıkları dava sonunda önlendi. Buna rağmen üçüncü defa girişimde bulunan “Milletin a….a koyacağız” diyen işadamının şirketine izin verildi. Artvinliler aylardır dağlarda Cerattepe’yi koruma nöbeti tutuyorlar.
Devlet halkın değil küfürbaz işadamının yanında durdu. Artvinlilere saldırdı!
Hadi bakalım bu çağrınızı Artvinlilere yapın:
-Aman birlik ve beraberliğimizi bozmayalım!
Ne birliği, ne beraberliği?
CİZRE, SUR, NUSAYBİN
Aylardır devlet Güneydoğu’daki kentleri kuşatmış durumda. Bölge “Kürtlerin cehennemi” haline geldi. Kahvaltısını eden yaşlı kadını tank mermisiyle öldüren devlet, çağrısını oraya da yapsın:
-Gelin birlik ve beraberliğimizi bozmayalım!
Nasıl olacak bu?
Her zaman güzel manşetler atan Posta gazetesi Ankara katliamından sonra şu başlığı bulmuştu:
“Tek Yürek Olma Zamanı!”
Ne güzel! Ama aynı zamanda bir o kadar da zor. Bölgede parçalanmamış kaç yürek bulacaksınız da, tek yürek haline getireceksiniz?
Dahası da var. Her çıktığı kürsüden nefret saçanlarla mı birlik ve beraberlik içinde olunacak? Yoksa organize suç örgütü liderinin kan banyosu ilanıyla mı bir ve beraberlik yaşanacak?
Bunların hepsi artık hiçbir anlam ifade etmeyen şeylerdir. Devleti yönetenlerin zora düştüklerinde sarıldıkları bir can simididir:
-Birlik ve beraberliğimiz!