Mısır’da demokrat, Türkiye’de otokrat

 

 

Mısır’da askeri darbe sonrasında yapılan ilk seçimle iş başına gelmiş Muhammet Mursi’nin bir başka askeri darbeyle devrilmesi…

Ortada tek cümle ile içinden çıkılmayacak bir durum var. Önce Mısır diktatörü Hüsnü Mübarek’e karşı gösteriler başladı. Gösterilerin ortasında Müslüman Kardeşler yer alıyordu. Sonra askeri darbe yapıldı. Çünkü diktatör Mübarek, göstericilerin üzerine silahlı birlikleri sürmüştü, çok sayıda insan ölmüştü. Askerler araya girip, diktatör Mübarek’i indirip, “demokrasi yolu”  açtılar!

Dünyaya “Arap Baharı” diye takdim edilen bu yolla Muhammet Mursi iktidara geldi. (Tabii ki de seçimler yapıldı! )

Mısır’ın demokrasi tarihinde hep askerler yer alıyorlar. 1952’de Kral Faruk’u deviren demokrasi güçleri(!) “Hür Subaylar” adıyla anılıyorlardı. Hür Subayların lideri General Necip idi. Bir süre sonra bir başka Hür Subay olan General Cemal Abdül Nasır, onu devirdi kendisi başa geçti. 1970’te Nasır eceliyle ölünce, onun yerine Hür Subaylar hareketinden General Enver Sedat geçti.

Enver Sedat 1981’de Kahire’de yapılan bir askeri geçit töreni sırasında konvoy içindeki yüzbaşı Halit el İslambuli tarafından vurularak öldürüldü. Sedat’ın cansız bedeni üzerinde 72 mermi izi vardı. Yüzbaşı Halit’in İslamcı olduğu ve Müslüman Kardeşler üyesi pozisyonu ilan edildi. Sonra da asıldı. O tarihte yasa dışı örgüt konumunda bulunan Müslüman Kardeşler de eylemi üstlendiler. Çünkü çok başarılıydı! Enver Sedat İsrial ile el sıkışarak İslam alemine ihanet etmiş kabul ediliyordu.

General Sedat’ın yerine bu sefer de bir başka asker Hava Generali Hüsnü Mübarek geldi. Mübarek sonrasıysa herkesin malumu… Şimdi Mısır’ın başında General Abdülfettah el Sisi yer alıyor. O da meydanlara çıkanları düzenli olarak öldürüyor. Bunu Mısır’ın “birliği ve bütünlüğü” için yaptığını söylüyor. General Sisi “dış güçler” diyor:

-Ülkemizi karıştırmak istiyorlar!

General’in kastettiklerinin başında da Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan geliyor. Erdoğan “kardeşim” dediği Mursi için Mısırlı bir siyasetçi gibi canla başla çalışıyor.

Erdoğan diyor ki:

-Ben diyorum ki, Mısır’da devlet terörü icra ediliyor! Camilerde yaralılar var, ölüler var.

Eğer Taksim Gezi Parkı direnişi ve o barışçıl direnişe karşı Tayyip Erdoğan’ın inatçı hışmı, polis şiddeti yaşanmasaydı, işi kolaydı. İnsanların can havli ile kaçtıkları Dolmabahçe Camiinde kamera kayıtlarına karşın akıl fikir sağlığını zorlayan yalanlar iftiralar üretip, “vurun kahpelere” naraları atmamış olsaydı, katil polisleri koruyup “destan yazdınız” demeseydi yine durumunu izah edebilirdi:

-Ben demokrasi için mücadele ediyorum!

Ama durum artık öyle değil. İngiltere’de yayınlanan Guardian  gazetesi Avrupa Editörü Ian Traynor,  Avrupa’daki demokrasiyi tehdit eden gelişmeleri irdeleyen makalesinde şöyle bir sıralama yapıyor:

“Rusya’da Vladimir Putin, Türkiye’de Tayyip Erdoğan, Romanya’da Victor Ponta, Çek Cumhuriyeti’nde Milos Zeman ve Macaristan’da Victor Orban gibi otokrat liderler yükselişte. Bu Avrupa için bir sınav niteliği taşıyor!”

İşte bu yüzden “içinde bulunduğumuz dönemde Erdoğan olmak zor” diyoruz:

-Mısır’da demokrat, Türkiye’de otokrat!        

 

 

Emperyalist Mine!

Maoist Komünist Partisi davasından tutuklu olarak Şakran Cezaevi’nde bulunan Mine Sargın’a savcı soruyor:

-Emperyalist Mine sen misin?

Savcıyı bu hale düşüren polis kayıtları… Ortam dinlemesi yapan emniyet birimleri “Amerikan Emperyalizmine karşı…” cümlesindeki uzun ve telaffuzu zor kelimeyi ikiye ayırıp öyle dosyalıyorlar:

-Emperyaliz-Mine!

Böylece dilden dile geçerken emperyalist-mine oluyor!

Bu davanın dosyaları başka mizahi unsurlar da var. Mesela bir başka dernek üyesi Murat Kahraman’ın köpeği Roza iddianamede “Avrupa sorumlusu” olarak yer alıyor.

Bu polisler hiç değişmiyorlar: 40- 50 yıl önce de bastıkları solcuların evlerinde Vladimir İlyiç Lenin’in kitaplarını (V.I. Lenin) altıncı Lenin diye tutanaklara geçiriyorlardı.

Bu cehaletle hazırlanan iddianameler gencecik insanların hayatlarını ters döndürüyor. Geçmişte ve günümüzde!..

 

 AKP’li inşaatçılar Güneye iniyor

Başbakan Tayyip Erdoğan ile birlikte Bodrum’da sahilleri gizlice denetleyen Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, “Kıyıları düzelteceğiz” diyor.

Hemen bir telaş başladı:

-Sahillerdeki konutlar, villalar, tesisler yıkılacak mı?

Betoncular açısından korkulacak bir şey yok. Sadece yeni ortaklara yer açsınlar yeter:

-AKP’li inşaatçılar Güneye geliyorlar!

 

Posted in Köşe Yazıları.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir